İnsanda bulunanan nefsin en büyük hatası kibirdir.
ALLAH’ın insana verdiği serbestiyet hududunu aşmaktır.
Bu hâl insanda iki şeyden ortaya çıkar:
1- Bilgisizlik, Bildiğini sananların cehâleti.
2- Görgüsüz zenginlik.
Hakikatlere itiraz ve hucumun kompleksinde kibir gizlidir. Nefsini büyük görenin her hususda kendini beğenmesidir kibir.
“Sahibi devlet olana öfke yaraşmaz!” demişler.
Yani öfke kibirin küçük bir tezahurndur.
Farkına varamazsın demektir.
Gerçeğe ancak tek yoldan gidilir.
Ama ondan uzaklaştıran binlerce yol vardır.
Bu yolun başında “kibir” gelir...
Gerçek, inkarı mümkün olmayandır.
Hakikat ise bambaşkadır.
Hakikat herkes anlayamaz.
İrfan işidir.
Ancak ârif olan anlar.
Kibir, Ekber olan ALLAH’a bir nevi isyandır.
ALLAH’ın “EL MÜTEKEBBİR” esmasına bilmeden karşı gelmektir. Gizli şirktir.
Küfürdür.
Gizli şirk; cehâletin, bilgisizliğin altında gizli olan küfürdür. İnsanlara bakarak kimin dost olduğunu anlamak mümkün değildir.. Alçak gönüllü ol!..
“EL MÜTEKEBBİR”i tesbih etmiş olursun...
İnsanı ALLAH’dan uzaklaştıran “kibir”dir.
Yaklaştıran ise “tevazu” dur.
Kulluğun özü bu iki kelimenin ifade ettiği mânâda gizlidir.
Bunu anlamak da güçdür.
Düşün!..
Sabır, görünmez tutulmaz.
Sabrın görünmesi “ilâhî tevazu” içinde belli olur.
Sabır ve tevazu’ karşısında eğilmeyecek kuvvet yoktur.
Zira tevazu’da “Ekber” tesbihat hâlindedir.
Sabırda hiyle, desise yoktur.
ALLAH’ın takdirine kendini bırakmak birşey beklememektir sabır...
Tevazu’ bu takdirde bir nevi ALLAH’a karşı ta’zimdir.
Hülâsa sabır, hiylesi olmayanın hiylesidir.
Yâni herşeyde “ALLAH’a” bir şey istemeden kendini bırakmaktır.
Fakat bu çok güçtür.
Milyonda bir kişi ancak belki...
Belli olmaz.
Sen her hususda kendini ona bırak...
O zaman “ilâhî tevazu” ile “Ekber” olan seni:
“Velezikrullahu ekber”
“Fezkiruni ezkirkum” âyeti kerimelerinin bildirdiği en büyük zikir halkasına kabul etmiş olur.
Namazda tekbir alırız:
“ALLAHUEKBER!” bu da “El MÜTEKEBBİR”i tesbih etmektir.
“ALLAHUEKBER” :
“ALLAH büyüktür!” demek değildir.
Dikkat et! “ALLAH”, O büyük demektir.
“El MÜTEKEBBİR” yalnız O’dur.
Büyüktür dersek muhtelif “küçük ve büyük” ifadeleriyle mukayese edilmiş olur ki insanı şirke sokar habersiz...
Ekber “El MÜTEKEBBİR” zikirdir.
Ondan dolayı:
“ALLAH”, O büyük!” demektir.
O’ndan başka “EKBER” büyük olamaz, yoktur.
“EKBER” lâfzı “El MÜTEKEBBİR” i zikretmek olur.
“FEZKlRUNl EZKlRKUM”
“Beni anarsanız ben de sizi anarım!”
Şart koşuluyor.
“Teker teker anarsınaz ben de sizi anmaya mecbur olurum!
Zira şanım öyledir!”
Burada “icbar-cebir” yoktur.
Dikkat et!
ALLAH Ahsen-i takvim yarattığı insana serbestiyet vermiştir.
Fakat “akıl”da vermiştir.
Bu izahdan sonra “kibir” ALLAH’ın emirlerine, peygamberin bildirdiklerine inanmış o yolda giden bir insana yakışmaz.
Kibrin muhtelif şekilleri vardır:
Zengin kibri : Bilmeden inkârdır. Kimi?
Âlim kibri : Küfürdür Makam kibri : Hırsdır, küfürdür.
Güzellik kibri : Fâniliği yarı inkârdır. Bilmeden.
Kuvvetli kibri : Kendine zulümdür. Günahdır.
Ahmak kibri : Nefsin kendine zulmüdür.
Görmemişin kibri : Nefsin küfrüdür.
Kıskançlık kibri : Küfürdür.
Gıpta kibri : Küfürdür.
Asalet kibri : Küfürdedir.
Zalimin kibri : Büyük günahtır.
Galibiyet kibri : Takdiri inkâra kadar gider. Sonu hüsrandır.
Zalimler kibirlidirler, işkence bunlardadır, işkence zalimlerin kibrini gizleyen hırslardır.
Ezan okunuyordu.
Görünüşde pejmürde kılıklı, içinin mahmurluğu görülmeyen bir derviş oradan geçiyordu:
“Bana, ALLAH büyüktür demesinler, ALLAH’ı küçültmüş olurlar.”
Gözlerine baktım, gözlerime baktı.
“Dediğin doğrudur!” dedim.
“Ama bunlar kendi küçüklüklerine ALLAH’ı yanaştırmak için ALLAHUEKBER!” diyorlar. “Sen bakma bu lâflara herkes anladığı kadar O’nu anlar.
Haydi güle güle derviş!” dedim.
Selâm verdi, ikimiz de camiye girdik.
Bu hikâye tuhaf değil mi?
Zâten sırrı bu tuhaflığında gizlidir...
7.10.1986 Salı
“Fezküruni ezkürküm veşküru li ve lâ tekfurun : Öyle ise siz beni (ibâdetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!” (Bakara 2/152)
“Ütlü ma uhiye ileyke minel kitabi ve ekimis salah innes salate tenha anil fahşai vel münker ve lezikrullahi ekber vallahü ya'lemü ma tasneun : (Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibâdetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût 29/45)
Mütekebbir : Kibirli. Büyüklenen. Tekebbür eden. * Esmâ-i İlâhiyeden olup, Allah'ın büyüklük ve azametini ifade eder.
Cebir : Zabtetmek. Zor. Kuvvet. * Bir şeyi ıslah ve tamir etmek, düzeltmek. * Bâtıl bir fırka. * Mat: Harflerle yapılan hesab. * Tıb: Fevkalâde ameliyat, kırık kemiği sarıp bütünlemek. Kırık veya çıkık uzva sarılan tahtalar.
İcbar : Zor. Zorlama. Cebretmek.