Kâfir

ALLAH’a inanmayan demek değildir.

İnanmayan bile tasdikdedir.

Olmayan bir şeye yok denemez.

Var ki yok dedi.

Kelime mânâ itibarı ile ALLAH’ın emirlerini inkâr eden kâfir olur.

Kur’ân ve peygambere inanmayan kâfir olur.

Aklı ile itiraz bile insanı kâfir yapar.

Küfür: Görülemeyene, duyulamayana, bilinemeyene inanmamak bir nevi sapıklık ifade eder ki bu sapıklığa inad eder devam ederse bu hâl küfür olur.

Küfür mânevî bakımdan ALLAH’ın emirlerine kıymet vermeyerek, peygamberin gösterdiği yolun aksine gitmek, bir nevi bu hususları hakir görmek olur ki, bu genellikle küfür hududuna girmek ve orada kâfir olmaya kadar devam etmektir.

Bu gibi işlerde evvelâ cesed kâfir olur.

Nefisle onun arzuları ile birlikte ruhun kâfir olması çok güçtür.

Şimdi zekâtdan biraz konuşalım:

Zekât hakkında konuşmak tehlikelidir.

Namaz, Oruç, Hac bunların hepsi emirdir.

Yapılmazsa ne olur?

İnsan dinden çıkmaz.

Ötede de sorgu ve sual yoktur.

Bunlar kulun kendini bilerek yaratanı bilmesi için yollardır.

Kâinatda ne varsa herşey ALLAH’da hazır ve nazırdır.

Herşey O’ndandır.

Fakat hiçbir şey O değildir.

Bütün görünüşler O’nun kudretlerinin görünüş ve tecellîleridir...

Fakat Zekât öyle değildir.

Sorgu suali hesabı vardır.

Zekât vermemede:

İnsanın bildiği fakat şuûrlandıramadığı bir inkâr vardır.

Cenab-ı ALLAH; RAHÎM, RAHMAN, Er REZZAK tecellîlerini, her mahlukun serbest bırakılan nefis arzularını korumak için ne farz, ne sünnet olmayan “sadakayı” her mahlûkda bulunan Rahîmlik duygusuna bırakmıştır.

Sadakada RAHÎM ve RAHMAN gizlidir.

Sadaka ALLAH’ın Er REZZAK olduğunu tasdiktir.

Zekâtın mikroskobik nüvesidir.

“Sadaka oruçdan efdaldir” Hadis.

Resûl, sadaka kabul etmezdi.

Kimsenin rızkına müdahaleden çekinirdi.

Sadaka zekâtdan büyüktür.

Zekât emirdir, sadaka değildir.

Bu çok ince bir meseledir.

Sadakada zenginlik meselesi mevzu bahis değildir.

ALLAH’ın Er REZZAK olarak sana verdiği ne varsa helaldir.

Temizdir.

O helâlden kendinden kesip vermektir.

Sadaka: Azaba müteveccihdir.

Mal ve paradan değil...

Helal rızıktan verilir.

Dikkat! Sorgu sual, hesabın sonu yoktur.

“Ebediyyen azaptadır” âyeti bu sorgunun, hesabın ismidir.

Bunu bil!..

Sorgunun sonu gelmez.

Azap çekilir biter.

Burada azabın mahiyeti de meçhuldür.

Sadaka emir değildir.

Mecburiyet ve mesuliyet korkusu yoktur.

Sadakanın zenginlik, mal, servet, para ile de alâkası yoktur.

Sadaka; sözle, güzel lâflarla, iyi hareketle, yardımla, dua ile her şeyle olur.

Zekât hakkında söylemek izni bende yok...

Söylersem çırılçıplak kalırsın...

Hülâsa:

“Sadaka zekâtdan büyüktür!” dedik.

Evet! Evet! Evet!

Sadakadan hisse alınması için zekât emrolunmuştur.

Mal, paraya değil rızık artıklarından sadaka verilmez.

Eski pantolon, ayakkabı, ceket, ölü elbisesi ve malzemesi sadaka olmaz. (Şimdi burada malzeme yerine, araç-gereç kullanılırsa ne kadar gülünç ve kepaze bir söz olduğunu anlayın).

Belki yardım olur.

Dünyada kalır.

Bit pazarında kullanılmış mal satışı olur.

Sadaka “Ahsen” olmalıdır.

Zekât emirdir.

Bu emre itaatin altında ALLAH’a hakiki îman, peygamberi tasdik vardır.

Bunların altında da ALLAH’ın rızası gizlidir.

Emrin yapılmaması düşüncesi imanın hakîki olmadığını ve ALLAH’a karşı isyan hâlini doğurur ve insanda mânevî mesuliyet korkusunu kaldırır.

Zekâtı verilmeyen mal, servet, paranın verilmeyen kısmı da helâl değildir.

Haram mıdır?

Onu söyleyemem.

Namaz, Oruç, Hac, Zekât, bunların hepsi dünyada kullara farz olduğunu bildiği hâlde bunları yapmadığından dolayı azap yoktur.

O azabı dünyada çeker.

Yalnız zekât öyle değildir.

Şimdi bunların hepsini inkâr etmek ALLAH’ı ve peygamberi tanımamak ve inkârdır.

Ama bu inkâr eden de aynı zamanda tasdiktedir.

Olmayan bir şeye yok demek deli işi olur.

Fakat buradaki delilik tımarhanelik delilik değildir.

Bunun ismine buz gibi “kâfir” denir...

27.9.1986 Cumartesi

Hakir : Küçük. Ehemmiyetsiz. Kıymetsiz. İtibarsız. Kudretsiz.