Mâ-i Billûri, “SU”yun kaybolmayan damlasının billûrlaşmışı (yaradılışındaki aldığı emrin kanunlara göre şekil almış damlası)...
Bu kaybolmaz.
Her yerde vardır.
Buna “billûr-kristalen” denir.
Mütevelidi’l-mai (Hidrojen).
Suyu doğuran ilâhî nesne.
Billûr, donmuş bir duman veya sudur.
Dumanda su vardır.
Dünyada her şeyde bir nebze su vardır.
Buna eskiler yâni bilenler Mâ-i Billûri (Kristal suyu) derlerdi.
1784 de Rene Just Hoy (papazdır.)
Kristalografi kitabını yazmıştır.
Her şey şekil değiştirirken muayyen bir şekil alır.
ALLAH :
“Her şeyi sudan halk ettik” diyor.
“Halk ettim” demiyor.
“Halk ettik” buyuruyor.
Her şey şekilli, ağırlıklı, hacımlı halk olunmuştur.
Olmuştur değil “olunmuştur”.
Dikkat aradaki farkı anla!...
Göze görülenden, mikroskobik olan atoma kadar bu haslet mevcuddur. Hepsinde bir habbe su vardır.
Su buharı yağmura çevrilirken soğuğa daha fazla mâruz kalırsa (emrolunan emre bağlı olduğundan) kar olur.
Bu, suyun billûrlaşmasıdır.
Şekil alır.
Buhardan suya geçerken ağırlık kazanır.
Su, kar’a geçerken ağırlığı biraz azalır, şekli değişir.
Bu değiştirme muhtelif şekiller alır.
Hendesî ve güzel şekiller...
Havanın vaziyetine göre :
Rüzgâr. Sakin. Güneşli. Karanlık.
Kristalleşmede şekil itibariyle rol oynar.
Bütün kar taneleri altılı yıldız şeklindedir.
Müseddes altıya iblağ edilmiş mânâsınadır.
Arı peteği de altı köşedir.
Altı sayısı mübârek bir rakamdır.
Sağ. Sol. Ön. Arka. Üst. Alt.
Kamer. Utarit. Zühre. Merih. Müşteri Zuhal.
Bunlar da altıdır.
Kar tanesinin niçin altı köşeli yıldız gibi sudan oluşu, arı peteğinin niçin altı köşeli olduğu sebebini bilirim.
Ve büyük bir ilâhî hizmeti haykırdığını bilen yok gibidir.
Sen nereden biliyorsun diye alaylı bir lakırdı aklından geçirme...
Kimseyle yarışa girecek değilim.
Ben yaya giderim.
İnsanda ÂR duygusu vardır.
Halkın tayibine yâni ayıplamasına sebeb olcak bir şeyin irtikabından hasıl olan infiali nefis kızarıklığına çarpılmaktan korkarım...
Şarıl şarıl akıyor su.
Lâpa Lâpa yağıyor kar.
Damla damla yağmur...
Nedir bunlar?..
Su nedir? Bilmem...
“Cennetin altından ırmaklar akar.” diyor sahibi...
Suyun ne olduğunu bilmeye yetmez mi?..
Suya bak gör cenneti...
İç, al tadını cennet taamının...
Cennet nedir?
ALLAH’ın kullarına mükâfat olarak ihsan ettiği lâ mekandan bir mekân... Oranın dünyada mekanda görünür aziz mübârek nesnesi...
Ne o?..
Su...
Ayakta su içmeyiniz.
Su içene hürmet ediniz.
Konuşturmayınız.
Nebatlara hayvanlara su verin.
Hayvanlar su içerken zarar vermeyiniz.
Ürkütmeyiniz.
Su vermede ecir vardır.
Ecir HAKK’ın rızasıdır.
Rıza nedir?
ALLAH’ın yarattığına, her şeye, kanuna hürmet etmektir.
Bunlar Resûlullahın sözleridir...
ALLAH zalim değildir.
Zalimleri sevmez.
Dünyada RAHÎMdir.
Bunda inkıyad vardır.
Düşünme vardır.
RAHMAN âhirete aittir.
Bunda af ve mükâfat gizlidir.
Bilemediğimiz bir mükâfat...
ALLAH’ın şanına yaraşır bir iltifat ve mükâfat...
Bu da RAHMAN-RAHÎM’i unutmamaları için...
Hastalıktan şikayetçi isen ağrılardan :
“ Tedâvi olunuz.”
Emrine isyan etmemek için tedâvi ol!..
Şikayetçi değil isen tedâviye luzum yok...
Bırak sahibine...
Bürhan, delil arama, izale-yi şüphe içindir...
İnandığının yanına kat’a şek ve şüphe uğrayamaz...
Ölüm, ALLAH’ın kâinatı halkettiği zaman yaradılışa koyduğu kanunun icâbıdır.
Her şey fânidir.
Sonu vardır.
Böyle idrak edilmemesinden, her insan ölümü kendi ayansında görür. Ölüm insanı tedirgin etmez.
İnsanı tedirgin eden ölüm korkusudur.
Ölüm yok olmak değildir.
Şeklî bir değişme ile asıl terekküb ettiği âdetâ atomlara ayrılmasıdır.
Rüyâdan uyanmadıkça rüyâ olduğunu anlayamadığımız gibi.
Ölümün sır olduğunu da anlayamayız...
Sevgi öteki âlemin âdetâ havası gibidir.
Onsuz ne canlı ne de cansız yok olur.
Adetâ dalgaların denize yakınlığı gibidir sevgi...
Deniz olmasa dalgayı kimse bilmez.
Rüzgâr olmasa denizde dalga görülmez.
Dünyada acılar vardır.
Dertler vardır.
Izdırablar vardır.
Bunlar gelir gider.
Fakat “sevgiler”, hayır...
Sevgi kaybolmaz.
Olmaz.
Olsa da unutulmaz...
Sevmek cinsî bir kompleks değildir.
Sevmek dimagîdir.
Sevgi ilâhî ve insana insanlığını veren bir duygudur.
Bu haslet bir çok çeşitli duygu ve hareketlerle süslenmiştir.. Her şeyi birleştiren harç sevgidir.
Sevginin başı ALLAH sevgisidir.
Târif edilemez.
Nasıl bir duygudur anlaşılmaz.
Kendi kabugunda kalmış büyük bir şeydir.
Bilemem...
İnsan eşini sever.
Anasını sever.
Babasını sever.
Evlâtlarını sever.
Her şeyi sever.
Ama târif edemez bunu...
Ve öylece kalmıştır.
Mânâda o kadar.
Resûl buyurdu : “sevdirildi”.
Anlayabilecek kadar demektir.
“Sevdim” denilirse mâhiyet anlaşılmış olur.
Sevgide mantık, akıl yoktur.
Kadın sevdirildi : Birleşme bir ibâdettir.
Koku sevdirildi : Kadın kokusudur.
(Dikkat) diğer dünya nimetlerine bu şükürüdr.
Namaz sevdirildi : ALLAH sevgisine yönelmektir.
Yürüyeceğin yol; Resûlün ayak izlerini takip, dediklerine uymak...
Hepsi o kadar...
Dünyada : İnsan, Hayvan, Nebat Maden;
Kıt’aya,
Mıntıkaya,
İklime göre değişir..
Kutublarda, mutedil yerlerde, sıcak yerlerde, büyük farklar vardır.
Bit, Pire, Tahta kurusu, Böcek, Sinek, Karınca, Kelebek, Örümcek, Arı, Ve mikrop kutublarda yoktur.
Hayvanları başkadır.
Kuş yoktur, Nebat yoktur, maden yoktur, Kanarya, serçe, kırlangıç, leylek yoktur, Karga yoktur, Fil yoktur, Arslan yoktur, Kaplan, Kedi yoktur, Yılan yoktur, Maymun yoktur, Sebze yoktur, Zeytin yoktur, Hurma yoktur, İncir yoktur, Nar yoktur, Elma, armut yoktur, Üzüm yoktur, Dut yoktur,
Sıcak, mutedil memlekerlerde olanlar, soğuk memleketlerde yoktur.
Kutublarda zenci, siyah insan yoktur.
Muhtelif mıntıkaların insanları farklıdır.
Yaşadıkları yerler farklıdır.
Beyaz ırk.
Sarı ırk.
Siyah ırk.
Kızıl ırk.
Başka başka yerlerdedir.
Bunların aralarında da çok ayrımlar vardır.
Kan gruplarında bile farklar vardır.
Velhasıl : Dünya bir orman, oraya gir!
Dolaş fakat elinde balta olmasın!
Bu, kadere dünya âhenginde inkyaddır.
Dünyadaki âhenk kaderdir.
Bozuldumu bu âhenk, biz buna tesadüf diyoruz. Tesadüf diye bir şey yoktur.
Bozulma da yoktur.
Kazâ diyoruz.
Alın yazısı, Kader, Kısmet diyoruz.
Bu âhenkli şuûru tasdik ediyoruz.
Farkında değiliz.
Aksi oldumu cismen ve düşüncemizle savaş deriz. Savaş, işlenen cinayetlerin günahını örten kelimedir. Kinden doğar.
Kin acıyı azaltmaz.
İntikam başka birinin acısını çoğaltır.
Bu sürüp gider...
Nefret tuzlu su içmek gibidir.
İçtikçe susuzluğun artar.
Öldürmek insana şeref kazandırmaz.
Öldürmek cesaret işi değildir.
Korkakların işidir.
Katil, öldürene verilen isimdir.
Dinde târifı şudur : Cesetten ruhu izale eden fiil-i müessirin müterakibi.
Bu şer’i tarifitir ki çok enterasandır.
Tekrar tekrar okunması lazımdır.
Kanım târif şudur : Gerek silah ve temsim ile gerek süver-i saire ile öldüren.
Bu târifler fıkıha göredir.
Fıkıh, bilmek demektir.
Nefs-i insaniyyenin leh ve aleyhindeki şeyi bitefekkür bilmesidir.
Her şeye karşı iyi davranmak ancak insana şeref kazandırır.
Şeref kazandırmak, şeref vermek tâbirleri arasında büyük fark vardır.
Şeref kazandırmak; insanda olan fazilet ve âli duyguların harekete geçtiğini ilan eder. Şeref vermek : Âli duyguları kullanmak ihtarıdır.
Bu yazı burada bitiyor.
Yarın beni yokluğumda seyredersiniz.
Aklınızda kalan sözlerimde.
Beni hatırlatan şeylerde.
Yazılarımda, seslerimde seyredeceksiniz.
O da belki bana vefâ gösteren tek bir kişi olacak...
Yaşlandım.
Gözüm görmez.
Bacaklarım tutmaz.
Nefes alamam.
Kimse yok bana yakın...
(Yakınlıklar görüyorum, alâkalar görüyorum, kıskanıyorum)
Kimi?
Bilemiyorum...
Yapayalnızım her bakımdan.
Sevdiklerimi göremiyorum.
Dostlarımın dışarı vuran güzelliklerini göremiyorum...
Beni arayan yazılarımda, kitablarımda arasın...
Ben onlara gömülüyorum...
Yazılarım kim için yazılmıştır...
O’na...
4.2.1987
Çarşamba.
Haslet : Huy. Ahlâk. Yaradılıştan olan tabiat.
Habbe : Damla
Müseddes : Altı kısımdan meydana gelmiş. * Altılı. Altıgen.
İblağ : Yutturma, emdirme.
Hendese : Geo: şekil bilgisi. * Mat: Çizgi, yüzey ve hacim olarak bu üç şeklin özelliklerini ve ölçülerini inceleyen matematik kolu.
Âr : Utanma, mahcubiyet. Utanılacak şey. Ayıp. Şiyb. Şerm. Haya.
İzale-yi şüphe : Şüpheyi yok etme.
Kat’a : Aslâ, hiçbir zaman.
Mıntıka : (Mıntıka) Muayyen bir yer. Havali. Taraf. Kısım. Kuşak. Kenar. Yeryüzünde bir kısım. Bölge.
Mutedil : Yavaş ve mülâyim. Ne pek az, ne pek çok olan. Orta hâlli. İtidalli.
Müterakib : (Rükub. dan) Kiremit gibi birbiri üstüne binmiş olan.
Temsim : Zehirleme.
Süver-i saire : Diğer sûretler, başka şekiller.