“Bakmasını bilen göz için, karanlık karanlık değildir.”
Resûlü Ekrem ile hakiki mü’min arasında hicap “perde” yoktur.
O temizliğe varan, İlâhî edebe sahib olan için...
Şüphelendiğin hadisleri kendilerinden sor, öğren!..
Lâfızlardaki titreşim nûrunu görmezsen...
Kur’ân âyetleri de aynıdır.
Ledünni bazı mânâları da öğrenebilirsin.
Bunun hilafı yoktur.
Yalan söylemem, söylemedim de...
Kimseye isbat ile mükellef değilim.
Eğer sorabilirsen sor öğren...
Nasıl sorulur?
Haa asıl mesele zâten budur, insanın gözü olsa, toz kalkan bir yerde göremez olur.
Fazla, gürültü, şamatada kulak işitmez olur.
“Nebînin sesinden fazla sesini yükseltme” âyet.
“ALLAH yavaş konuşanları sever” hadis.
Bunlar ne demektir?
Düşün, basit kuru mânâlar değildir.
Hakikati anlarsan.
Sesin kısılır.
Anlamadan sesi kısmak daha iyidir.
Sırrın varsa söyleme.
Söylediğin kişinin esiri olursun...
Dikkatli ol!..
Bir abdest ve bir “kelime” söyleyerek ALLAH’ın huzuruna giriyorsun da onu bize öğretenin huzuruna çıkmakda niçin tereddüt ve şüphe içindesin...
Peşine takıldığın yüzlerce şeyhler var...
Onlar da bilmezler ki size öğretsinler.
Sen kimden öğrendin diye de sual sorarsanız:
ALLAH’ın hakiki kulu olmuş, Resûlü Ekrem’e kendilerini sevdirmiş mübârek kişiler vardır, onlardan birinden...
Daha soracağın var mı?...
Muhakkak var.
Utanıyorsun değil mi?
Evet!..
Onların bulundukları yerde telefon yok...
Telsizle temas ederler Resûlü Ekrem’le ...
O telsiz “telsiz” marka meşhur telsizdir.
Pili senin içindedir.
Düğmesine bas bir defa duyarsın.
Bunların uzaktan kumandalıları da vardır ha...
Bazı âyetlerin mânâları altında ters mânâlar gizlidir.
Onların altında hakiki mânâ gizlidir.
Lût, peygambere gelen ALLAH’ın elçileri:
“Şehri sabahdan terkedin.
Şehri helâkedeceğiz.
Arkanıza da bakmayın.
Yalnız karın müstesna.
O da helak olacak!”
Kadın şiddetli sesden dönüp arkasına baktı.
Hemen taş kesildi...
Bu helak hadisesinde.
Lût’un karısının da taş kesilmesi arzu-yu İlâhîdir.
Niçin?
Kadının kabahati nedir?
Burada kabahat yok...
Arkasına bakmasını, ALLAH öyle istiyor.
Bir niçin daha?..
Kadının niğmet-i ibâdet olduğu, Lût kavmine ve onun gibilere, erkeklere ihtardır. ALLAH’ın niğmetine hıyanet oldu.
Onun da helak olmasına sebep olundu.
Kadının geri bakması oradaki kavme:
“Arkadan “livata yapıyorsunuz” biz niğmet-i ibâdet olarak, size HAKK tarafından verildik. Ben utanıyorum! Ondan geriye baktım.
Bundan ötürü helaki seçtim!” demektir.
Arkaya bakması ve taş kesilmesi...
Zina, livata erkeklere râcidir.
Kadınlarda zina yoktur.
Erkek tarafından fuhuşa sürükleme vardır.
“Dinden dön!” dediler Mekke müşrikleri.
Hubeyb bin Adiyye:
“Hayır!..” dedi.
Boğazına, ipi geçirdiler, geçirirken:
“Esselâmü aleyküm Yâ Resûlullah!” dedi.
O anda Medine’de Resûlü Ekrem sahabeleriyle oturuyorlardı.
Birden bire yüzü sarardı.
Vahiydeki hâli aldı:
“Ve aleykümü’s- selâm!” dedi.
Cebrail, Resûl’e selâmı iletmişti.
Naaşı kırk gün asılı kaldı kokmadı.
Damla kan damladı.
Hikâye uzundur.
Burada, kesiyorum...
Sen irtibat kur.
Resûl hemen cevap verir.
Vermezse bana lânet et!
Söylediğim doğrudur...
Aklın idrak hududu ötesindeki hadiseler, herşey akla;
Kimya formüllerine,
Fizik kanunlarına,
Riyâzi rakamlara bürünerek idrakimize giriyor.
Bu formüllerde akseden hadiseleri göremiyoruz.
Fakat onlara hayal gibi hissederek inanıyoruz.
Bu, formüllere girmezse insan inanmıyor.
Akıl yatmıyor.
Atomu görmüyoruz.
Hakikat amma...
Akla bakarsa, inananlara bir nevi deli diyoruz.
O hâlde:
Deli öteye bakan, oradan konuşan.
Akıllı buraya bakan buradan konuşan.
Biri deli biri akıllı, iki taraflı bir iskambil kâğıdı...
Lâfa dikkat et!..
Muska, Kurşun, Demir, Bakır, Mumlu kağıt, 7 kat Muşamba tâbirleri vardır deli dediğimiz zümrede.
Bunlar olaydır.
Hemen karar verme!
Bilir misin, bazen deliler akıllılara yol gösterir.
Aklî gerçeklerin hududlarını biliyoruz.
Aklın yetmediği yerlerde başka şeylere dönerek onları sezmeye gayret etmelidir. Dübbü asgar : Küçük Ayı
Dübb-ü ekber : Büyük Ayı
Takım yıldızlarıyla Kutup Yıldızını buluruz.
Kutup yıldızı bir sırdır.
Bugün bilinmeyen birçok gerçekler vardır.
Hiyeroglif, bunu okumak yetmez.
Mısır ehramlarını arkeolojik zihin kazmasıyla eşmek hakikati zedeler. Papirüse yazılmış “Sagesse” hakikat kitabını anlamak gerek...
Mısır’da güneş vardır.
Çöl vardır.
Nil nehri vardır.
“Victoria Liensa” gölünden doğar.
Gider gider binlerce kilometre.
Sonra kaybolur...
Kilometrelerce sonra tekrar ortaya çıkar.
Deryaya nihâyet “üç kol ile dökülür”.
Beyaz Nil. Yeşil Nil. Mavi Nil isimlerini alır.
Bu dalış çıkışta...
Bu dalış çıkış kuzeye doğru akmak için yokuşa doğru gidilemediğinden dalıyor... Hayatın akışını temsil eder.
Doğar, Yaşar, Ölür, Tekrar doğar.
Bütün bunu Kutup Yıldızı tanzim eder.
Deryaya dökülen bu üç kol delta şeklini aldığından delta ismini alır.
Biz: “Nil-i mübârek” deriz.
Hz.ömer Nil’in feyezan etmemesi üzerine;
Kutup Yıldızına, Nil’e hitaben izin için ALLAH’dan niyaz ‘etti
Resûlü Ekrem cennet ırmağı olduğunu bildirmiştir.
Mukadderatın çizdiği hayat çemberini anla!..
Zedelemeyin.
İnsan hayatı ölümle nihâyet bulmaz.
Ölüm başka bir âlemin kapısını açar insanoğluna, dünya hayatı gaye değildir.
Tekâmül merhâlelerinden birini ikmal için bir vasıtadır.
Kâinatdaki câri kanunun icabıdır ölüm...
Fânilik var ya...
Onu tasdiktir.
Ona bir nevi imandır.
“Rahmet” kelimesi bunun delilidir.
Başka dile tercüme edilemez.
Kur’ân diline göre mânâsı şudur:
Rahmet; Cenabı HAKK’ın kuluna ölümden sonra “bade’l- mevt” ihsanı. Hüsn-ü muamelesi.
Bu gibi şeylere sükûnetle inan.
Sana zararı dokunmaz.
Kendi kendine aklın ile tekme atma!
Sarhoş görün!
Yürüyen ölü ol!
O zaman haberin olmadan itiraz hududunun dışında kalırsın...
28.2.1987 Cumartesi
Ehram : Mısır'da Firavunların piramit şeklindeki mezarları.
Delta : yun. Nehirlerin taşıdığı toprakların (alüvyonları) akarsuyun, denize veya göle döküldüğü yerde yığılmasıyla meydana gelen kısım.
Feyezan : f. Suyun çok olup taşması, çoşması. * Bolluk, fazlalık, feyiz.