Dinle!..

Olduğun gibi görün!

Göründüğün gibi ol!

Gösterişten tiksin!

Sadelikten güç al!

Cesedinle dünyada.

Gönlün ile sonsuzlukta ol!

Unutma!

Elde olmayan birşey vardır.

“Kader”, Onunla mücadele edilmez. Ağaçlar vardır, insana birşey mırıldanır. Bunu çok az kimse anlar.

Anlayan kimse ormana balta ile giremez. Halbuki herkes ormanda balta ile dolaşır.

Sakin bir asalet, engin bir vakar içinde senelerce oldukları yetde topraktan kuvvet ve kudret alıp HAKK’a doğru büyürler, asaletlerini devam ettirirler. Sabır kelimesinin İfade edemediği ilâhî bir sabırla...

İnsanlar onları seyrederler, ihtiyarlarlar, nesiller söner.

Fakat onlar ömürlerini devam ettirirler.

İnsanlara hürmeten onlar da solar, yapraklarını dökerler.

Uyurlar tekrar canlanırlar.

Bazıları da daima yeşil kalır.

Bunlar da birşey ifade ederler, insanlar farkında değildir bu hâlin...

Onlar daima secdededirler.

HAKK’ın Er REZZAK olduğunu bilen yegâne hayvan geyiktir.

Kışın onlara yardım etmek gerek.

Çünkü kendilerine yiyecek saklamasını bilmezler.

Kendilerini “Er REZZAK”a bırakmışlardır...

İnsanın bir dışı vardır.

Bir de içi...

Dışı cesed, el ile tutulur, göz ile görülür.

Dünyada bir mekân kaplar.

Ruhu görünmez.

Bu cesedde oturur.

Onu idare eder.

Ceseddeki azalarla kudretini izhar eder.

Gören O, Göz vasıtasıyla,

İşiten O, Kulak yardımıyla.

Birgün birbirinden ayrılırlar.

Cesed fânidir, toprak olur.

Ruh ölmez gider aslı olan lâmekâna...

ALLAH’a...

İnsan, mekânda bulunan fâni kısma verilen isimdir.

İnsan beden ise ruh nedir?

Ruh ise beden nedir?

Bu iş ne senin işin, ne de benim.

Her ikisi de birbirini gizliyor.

O kadar...

İçi görünmez.

Asıl hüner bu görünmeyen kısımla bu dünyada görünmek hududuna varana “Âdem” denir...

Melekler bu içe secde ettiler.

Ruh billur gibi temiz.

Su kadar aziz HAKK’ın esmâlarıylı süslenmiştir.

Cesed ile ruh arasına nefis girmiştir.

Nefis kırılmazsa âdemiyet görünmez.

Nefsi kıran kimse âdemiyet hamulesiyle görünmeye başlar ki ismine “Velî” denir. “NEFSlNl BiLEN RABB’INI BiLiR” budur.

Bu asırda dışınla görün, içini kimseye kıskanç bir arzu ile sakın gösterme.

Dışını her türlü arzu, hırs ve menfaat ile süslersen için süslerine hem hakaret etmiş olursun.

Hem de onun senden bile uzaklaşmasına yol açarsın...

Bu hâl küfürdür ha!..

Dünyada insana lâzım olan:

Fazilet, Doğruluk, Adalet, Kardeşlik, İnsan sevgisi...

Ötesini düşünmek, bilmek için başka türlü olmak lâzımdır.

O da çok güçtür.

Mi’rac hakkında münakaşa olur mu olmaz mı gibi düşünce imansızlıktır.

Ruh ve cesed yâni “abid” olarak vâki olmuştur.

Mümkün müdür diye düşünmek HAKK’ın kudretini tahdid olur ki bu tam inkârdır.

Kur’ân, ALLAH kelamıdır.

Evet.

O hâlde düşünme!

Aklın ile dinsiz ve inkarcı olma!..

ALLAH’ın kudreti aklın ve düşüncenin varamadığı güçtedir.

ALLAH’ın insanlara mahiyeti gizlidir.

Bunun hakkında yâni mi’rac ve hikâyelere saplanmak ALLAH’ı inkârdır. Unutma!.. “ALLAH’ın kudretinden şüphe etmek küfürdür”. Hadis.

İnanmayana isbat gâyet kolaydır.

Gel isbat edeyim.

Ama şunu evvelden kabul et!

Ya tımarhane veya mezara gidersin.

Kabul ise otur önüme!

Diz çök!

Haydi bekliyorum.

islam dini ALLAH’ın dinidir.

Kur’ân ALLAH’ın kelâmıdır.

Bunları mudafaya avukata lüzum yoktur.

Kimi kime müdafaa edeceksin.

Resûlü Ekrem onun elçisidir.

İsbata lüzum yoktur.

Bunlarla uğraşmak şüphede olmak demektir.

Kabulleniyor musun dediklerimizi?

Hele biraz daha dinle!

Bilir misiniz...

Güneş elmaya ve bibere aynı şekilde vurur.

Elma kızarınca tatlılaşır.

Biber kızardıkça acılaşır.

Herkes elmaya koşar.

Bibere koşan çok azdır.

Elma yiyene birşey söylemezler.

Biber yiyene yüzlerce söz söylenir.

Tatlılıkla acılık hep güneş ışıklarıyla oluyorsa da aralarındaki fark güneşden değil. “Kendilerinden dir”.

İşte biz bu “kendilerindendir” nedir onu anlatıyoruz.

Hemen diyeceksiniz biberin tatlısı da vardır.

Evet biliyorum.

Evet elmanın da ekşisi vardır.

Onu niye söylemedin.

Aklı işe karıştırma!..

Çobana sormuşlar “ALLAH var mıdır?”

Derhal düşünmeden cevap vermiş: “Ben deli değilim...

Ağaca sor :

“VE’N- MECMU VE’Ş- ŞECERÜ YESCÜDAN” âyetini bilmiyor musun?”

Arıya sor : “Seni tenezzül edip sokmam” der uçar gider.

Akrebe sor : Derhal intihar eder.

Yılana sor : “Sevir mağarasında kimin ayağını niçin ısırdım?”

Örümceğe sor: Ağını paramparça eder.

Dağa, taşa sor: “LERAEYTEHU HAŞEAN MÜTESADDİAN MÎN HAŞYETİLLAHİ” âyetini okumadın mı!

Bu âyetde “kelâmı dağa indirseydik ALLAH’ın kelâmının haşyetinden dağ paramparça olurdu”.

Ne demektir bu?

HAYŞET: Ta’zim ile karışık korku demektir.

Dağ tahammülsüzlükten değil, ben kendi kendimi parçalarım demektir. Kelâm beni parçalayamaz. Ben ta’zimden dolayı sarsılır, parçalanırım...

“Ven necmu veş şeceru yescudan.: Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.”(Rahmân 55/6)

“Lev enzelna hazelkur'ane 'ala cebelin lereeytehu haşi'an mutesaddi 'an min haşyetillahi ve tilkel'emsalu nadribuha linnasi le'allehum yetefekkerune. : Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.” (Haşr 59/21)