Rüzgâr nedir?
Havanın hareket etmesi kımıldamasıdır.
Havanın hareketi nedir?
Sıcak hava ile soğuk havanın mücadelesidir.
Çok soğuk veya çok sıcak havada bu mücadele yoktur. Durgundur.
Sıcak hava güneşin tesiriyle husule gelir ve dünyanın mıntıkalarına göre değişir.
Sıcak hava gece soğur muvazene bozulur.
Birbirlerine doğru giderler.
Sıcaktan buharlaşan sulardan husule gelen bulutlar hareket etmez.
Hava ile birlikte hareket eder.
Hava görünmez.
Bulut görünür.
Biz bulutu hareket ediyor görürüz.
Açık havalarda tayyare hava içinde hareket ettiği için bulutların da hareket etmeyen hava ile hareket etmediğini çok güzel görmek mümkündür.
Denizde giden bir motor nasıl suyu yararak gidiyorsa tayyare de havayı öyle yarıp gidiyor. Bulutların muhtelif şekil almaları ve muhtelif yüksekliklerde bulunmaları görünmeyen havanın işidir.
Bütün bunlar müşahademize çok güç giren değişmeyen bir intizam içinde cereyan eder. Rüzgâr. Bulut. Sıcak. Soğuk. Sis. Yağmur. Kar. Fırtına. Hortum.
Hepsi bir kanuna tâbidir.
Şartlar teşekkül etti mi hemen husule gelirler.
Muayyen ve değişmeyen zamanlarda vukua gelirler:
Gün doğusu Gün batısı Karayel Poyraz.
Cenup kıble rüzgârı Lodos
Yıldız Karayeli Kırlangıç fırtınası Alize rüzgârları Sam yeli
Kocakarı fırtınası
Çok sıcaklar, eyyamı buhur.
Gün doğusundan, gün batısından, şimalden, cenupdan hergün bu rüzgârlar eserler.
Dikkat edilirse gece ve gündüz muayyen zamanlarda, belli saatlerde ortaya çıkarlar.
Sabahları seher vaktinde on dakika esen yel...
Bu yelin ne taraftan geldiğini tesbit edemezsin.
Doğudan mı. Batıdan mı. Şimalden mi. Cenupdan mı?..
Seher yıldızı kıpırdar birden bire durur.
O zaman bu yel esmeye başlar.
Âzami on dakika sürer.
O sırada hayvanlar kuzular bağırmaz.
Horoz ötmez.
Sabah vaktidir.
Bu vakit HAKK tarafından kıymet verilmiş bir zamandır ki, bu vakte hürmet ve ta’zim için sabah namazı emrolunmuştur.
Bu namaz “vakit” içindir.
Ondan ötürü kazâsı yoktur.
Bu lâflarımızı anlamak da hem kolay hem güçtür.
Ârif olan evet der doğrudur.
Diğerleri kitablar böyle yazmıyor derler.
Onlara sözümüz de “sen onu yazan kitablar okumamış ve yahudi düzmesi birçok bu hususd a yazılmış ve kabul edilmiş küfre yakın uydurmaların esareti altında, bu itirazı yapacak ve tepinecek hâle gelmişsin”...
Dönelim yine rüzgârımıza:
Fennî olarak havada biriken, nebat ve hayvanlardan husule gelen karbondioksidi dağıtmak havayı daima bir kıvamda tutmak içindir.
Rüzgâr dünyayı kaplayan havanın kımıldanmasıdır.
Havasız hiçbir şey bâki değildir.
Ne nebat. Ne hayvan. Ne insan...
Hava olmadı mı su. da yoktur.
Ne de canlı.
Hepsi O’ndan.
Fenni olarak konuşursak;
Ana H2 “Hidrojen” müvellid-i mâ’dır. “Suyu doğuran demektir”.
H2 yaradılış sırrının fennî olarak isimlendirilmesidir...
Resûlü Ekrem “Rüzgâra küfretmeyiniz” hadisinde bu sırrı zedelememek için ümmetine tavsiyede bulunur.
Meteoroloji ilmi bu sırrı ilmi araştırması; Keçiler, Kuşlar, Birçok hayvanlar bunlar bu intizamı sezerler.
Çobanlar hayvanların hareketlerine bakarak havayı tahmin ederler.
Birçok balıkçılar, kayıkçılar bulutlardan havanın nasıl olacağını adetâ meteoroloji uzmanı gibi tecrübesiyle bu intizamdan çıkarırlar.
Hattâ, bulutların vaziyetlerine göre eski imparatorlar müneccimleriyle fal açarlardı.
Dünyada her şeye künt maddî zihniyetle bakmak ahmaklıktır.
Tek gözlü Tek kulaklı
Deliği tek burunlu yaratık yoktur.
Herşey çiftdir.
“Biz her şeyi zevceyn yarattık”.
Dişi-Erkek, Müsbet-Menfi oluşu hepsinin dışardan aldığı ve kendi vazifeleri ayrı ayrı oluşundandır.
Sağ göz. Sol göz tek görürler.
Fakat görmeleri ayrı ayrıdır.
Yekdiğerini tamamlarlar ve insan tek görür. En. Boy. Derinlik.
Gözün iki olup tek görüşünden dolayı idrak edilir.
Tek gözle bu boyutlar anlaşılamaz.
İstersen bir gözünü yum diğeri ile bak.
Sağ kulak, sol kulak ayrı ayrı sesleri alır.
Onun için bu uzuvların hakiki vazifesine hürmet etmek ârif işidir.
Sıcakda gölge aramak
Yelpaze kullanmak duygu ve düşüncesi nedendir? Niçin?
Hemen cevap verme.
Ahmaklığın ortaya çıkar.
Düşün, bulduğun cevap karşısında akıl durur ve secde eder...
“Hayvan gibi yaşıyorlar!” sözü yanlış bir lâfdır.
Hayvanlar tam kâinat nizamına uygun yaşayan mahlûklardır.
Akılları vardır, Konuşurlar, Duygulanırlar, Kinleri vardır, Sevgileri, vardır. Velhasıl herşeye mâliktirler, insanlar ahmaklıklarından onları hakir görmüştür.
“Ahmaklık” insanlara mahsus bir kelimedir. Hayvanlara ait değil.
Hayvanların şu hasletleri ma’lûmdur:
Teslimiyet : At
Haya : Karga Terbiye : Katır Sahavet : Horoz Hürriyet : Kedi Şeref : Akrep Sabır : Eşek Tahammül : Deve
Muhafazakârlık ve yek diğerine bağlılık : Leylek Sadakat : Köpek Çalışkanlık, kanaat : Karınca Temkin : Kaplumbağa.
Bunlar boş lâflar değil. Tetkik et, düşün, bulursun...
Esir deriz bu esir kelimesi eski harflerle üç noktalı S harfi ile yazılır.
Kelime Rumca’dan gelmedir.
Kâinatı dolduran bütün cisimlere nüfuz ettiği farz olunan akıcı, hafif seyyal bir cisimdir. Ziyâ ve harareti nakildir.
Köle demek değildir bu.
O eski harflerle Sin harfi ile yazılır.
Bir de eser kelimesi vardır.
O da aynı yazılır.
Bir şeyin varlığına delâlet eden şey.
Bir adamın vâcuda getirdiği şey.
Alâmet. Eser-i muhabbet. Tesir, işlemek...
Kâinat ezeli ve ebedi bir zekânın tahtı idaresindedir.
Bu zekâ değişmeyen değiştirilemeyen kanunlar vasıtası ile bu kâinatı idare eder.
Bu doğrudur.
Akıl ile bunu anlamak mümkün değildir.
Halletmeye uğraşırsan, inkâra küfre girer insan.
Küfre girmek demek aklın idrak hududu haricindeki şeyleri karıştırmaktır.
Bu Hak’tır.
ALLAH’ı herşeyde görenin tasdikidir.
Bundan ötürü en büyük lâf insan için “Yâ HAKK!” diyebilmektir.
İnsan çok büyük bir varlıktır.
ALLAH’ın sırları insanda zâhir olmuştur.
Bu sır herkese malûm olmaz.
Ledünni ilimlerden çıkan ruhî bir tıp ilmi vardır.
Hakiki havas...
Bunu herkes .anlayamaz, ilim sahibi ârifler anlar.
Ârif kimdir onu öğren...
Bu ilim anlamayanların elinde perişan bir hâl alır ki, bu ledünni bakımdan küfür olur. Bütün kâinatda ne varsa insan için halkedilmiştir.
O hâlde her şeyin “canlı cansız, görünür görünmez gizli” aralarında açık gizli maddî ve mânevî bir bağlantı ilişiği vardır.
Bilinen veya henüz bilinmeyen kanunlar hâlindedir bu bağlantı.
Değişmez, değiştirilemez. ilm-i Ercül : Ayak ilmi.
İim-i Kef : El ilmi İlm-i Simâ : Yüz ilmi
İlm-i Cıfır : Birçok maddî şekilde mânevî ve ruhî mânâ ve bağlantıları gösteren kılavuzlardır. Şaşmaz.
Maddî ve mânevî kanunların yekdiğeri ile bağlantısından ortaya çıkmışlardır.
İlâhi bilgileri çözmek ve bu gizliliklerin insanla ne gibi bir bağlantısı olduğunu anlamak kolay çözülecek ve anlaşılacak bir şey değil...
Psikanaliz, Psikiatri bunları tek tarafdan maddeye bağlamağa çalışmalardır ki bir netice vermez.
Çabalar da sonuçlanmaz ve izah edilemez.
Halbuki bu bilgiler seslere harflere gizlenmiştir.
Nasıl ki bir plak üzerine sesimizin ihtizazlarını tesbit ettiğimizde o plâkdan sesimizi alabiliyoruz.
Bu yazılar okunursa ne olur: Seslerin ihtizazları vücuddaki hücrelerde her tarafında atom titreşimlerine tesir eder.
Kağıt üzerine yazılan yazılar. Rakamlar. Kurşun. Altın ve gümüş üzerine yazılan yazılar, yazıldığı yerdeki atomların hareketleri üzerine tesir eder.
Bunlardan ne çıkar dersen, bu soru için cevap “HiÇ” sözüdür.
Hiç nedir bunu bilmek lâzımdır.
HiÇ kelimesinin altında gizli şeyleri de zedelemeyiniz, itirazdan inkârdan birşey çıkmaz. Kur’ân-ı Kerimde:
“Feseyekfiyekehumullahu ve hüvessemi’i-l aliym.
“Sen endişe etme ALLAH sana el verecektir.”
Bu garip tuhaf HiÇ lerden bir iki misal daha verelim.
Kur’ân-ı Kerim’de:
“Kef. Ha. Ye. Ayın. Sad” bir sûrenin başlangıcı harflerdir.
Bunun ne mânâya geldiği, okunup telaffuz edildiği zaman ne olduğu, yazıldığı zaman neye yaradığını haber vermiş olsak, ayakların ıslanmadan su üzerinde yürüyecek bir duruma gelirsin.
Bu bahis uzundur.
Bir nebze anlattık.
Abbasi halifesi Müstahzem’in kölesi olan ve ismine Yakud-u Müstahzemî denilen bu köle cihan hattatıdır.
Bağdatta vefât etmiştir.
Tezyin ettiği camide medfundur. 1001 musaf yazmıştır.
Sultan Selim türbesinde 584. Ayasofya’da 654. Hamidiye türbesinde 663. Hicri tarihli yazdığı kelâm-ı kadimler vardır. .
Abdulkadiri Geylânı bu köle için:
“Enne fi yeddi sırren min esrarullah” demiştir.
“ALLAH’ın esrarından onun elinden bir sır tecellî etmiştir.”
Abdulkadiri Geylanî bu köleye çok büyük hürmet gösterirdi.
Hatta geldiği zaman ayağa kalkardı.
Bunlar basit işler değildir.
O el hünerinde ALLAH’ın sırrını görmüştür Abdulkadiri Geylanî...
20.6.1987 Cumartesi
Künt : kısa.
Sahavet . Cömertlik, el açıklığı, muhtaç olanlara çok ihsan etmek.
Seyyal : Akıcı şey, su gibi sıvı olup akan. Çokça akan su. * Yer değiştiren her şey.