ALLAH İLE İNSAN ARASINDA
İNSAN İLE ALLAH ARASINDAKİ SIRLAR
“El insane sırrî ve ene sırra” Hadis-i Kudsî.
Hadis-i Kudsî demek: Bilgi fikir ALLAH’ın, söz Resûl’ün...
“İnsan benim sırrım. Ben de insanın sırrıyım!”
“Beni bilemezler!..”
Güzel.
Hem de çok güzel.
Madem ki böyledir.
Niçin bu hadis vardır?
O hâlde o sırlara ulaşmak mümkündür.
Kendini bilmek gerek...
Her insanda yaratılırdan mânevî bir labaratuvar vardır.
O labaratuvarda insan kendi kendisini tahlil etmesi ve neticede o tahlil raporundaki sırlar yardımıyla, ALLAH’ın sırrı olan insanı, kendini anlarsın.
O zaman da ALLAH’ın da insanın sırrı olduğunu anlamaya kavuşursun...
Evvelâ “EUZU” ile temizlen, yıkan...
EUZU ne demektir?
Hem şeytanın mevcud olduğunu tasdik etmek, hem de ALLAH’dan yardım istemek bakımından bir duadır.
Bu iki satır kolay anlaşılır nesne değildir.
Tekrar tekrar oku.
Düşün. Sor. Hallet sonra diğerlerini oku...
“EUZU” sakız çiğner gibi devamlı söylenmez.
Nerede söyleneceğini öğren...
Kur’ân-ı Kerimde iki tane küçük sûredir.
“Kuleuzu” ne demektir?
Söyle “euzu” diyor.
Niçin nedir bu?
Anla evlât!
Anlamaya çalış!
Öteden beriden kuru lâf dinleme!
Yalvarırım!
Öğrenmeye çalış!
Öğrenirsen o zaman bu adam doğru söylemiş diye bana da dua edersin belki...
Öğünerek değil de toprak tevazu’u ile söylüyorum.
Bunlar bu kadar açık olarak söylenmemiştir.
Bundan sonra da söyleyecek olmayacak.
Bunu da bil ve niçinini düşün.
Dünyada doğruluk köprüsünden geçmek sırat köprüsünden geçmekden daha çetindir.
Bu yolda yürüyenler geri dönmezler.
Dönenler ancak yoldan dönenlerdir.
Sırat köprüsü mânâsı da, ALLAH’m kullarından arzuladığı temizliği gösterenlerin en muhkem, en emin en İlâhî köprüdür.
O köprüden geçenlerde haşyetullah korkusu vardır.
Acaba bilmediğim hatalarım var mıdır diye aklın faaliyet gösterdiği bir demdir.
Dünyada doğruluk köprüsünden geçmek zordur.
Zira aklın değil nefsin esareti altındadır, insan aklını kullanmayarak nefsinin esiri olmuştur. Halbuki her iki köprüden gâyet kolay kollarını sallaya sallaya geçmek insanın elindedir. Nefse hakim olmak hüner mekanizması insanda yaratılışda mevcuttur. Şeytan secde etmedi. Niçin?..
ALLAH insanlara ya’ratılışda akıl verdi.
Nefis verdi ve serbestiyet verdi.
Serbestiyet verildiği için şeytanın secde etmemesi ilâhî bir gizliliktir.
Serbestiyet kazâ ve kader kanununun mevcudiyetinin isbatıdır.
İnsanlar kazâ ve kader kanununa aykırı hareket ederlerse o kanunun tecellîsi olacağından belâları âfetleri kendileri getirirler.
ALLAH’m bunlarla alâkası yoktur.
Kazâ ve kader kanunu icabıdır.
KADER:
Ezelden ebede kadar olacak şeylerin zaman, mekân, vasıf ve hususiyetleri ile birlikte HAKK tarafından önceden takdir btıyrulmasıdır...
KAZÂ ise, bunların zamanı gelince tahakkuk etmesidir, ortaya çıkmasıdır. Olaylar önceden takdir edildiği için meydana geliyor değil, dikkat et! Aksine bunların iradelerini hangi tarafa kullanılacakları, ALLAH’m ilmi ezelisi ile önceden takdir edilmiştir...
O hâlde kader ALLAH’m yaratılışda herşeye koyduğu nizam kanunudur. Değişmez.
Kazâ ise zamanı gelince bu kanunun icabı tahakkuk etmesi tecellîsidir.
Ateşde yakıcılık var.
Ona elini sokarsan yakıcılık kader icabı kazâ şeklinde tecellî edecek, elin yanacak.
Kazâyı sen tahrik ettin.
Kader tecellî etti.
Takdir cümle mahlûkata şamildir.
Canlı cansız...
Her işde dikkat etmek lâzımdır.
Dikkat aklın gözlüğüdür.
Akıl daima dikkate hâkimdir.
Dikkati kaybederse dünyada câri kanunların tesiri altına girer. “Kazâ” budur...