Âdildir
Doğrudur
Merhamet ve şevkat sahibidir.
Bu hasletler ALLAH’ın kula bahşettiği kendi esmâlarının insandaki tecellîsidir.
Böyle kimseler ALLAH ile “DOST” dur.
ALLAH’dan korkmanın altında ALLAH sevgisi gizlidir.
Onun altında da ALLAH’ın kula karşı sevgisi “gizlenmiştir”!..
Böyle hâle ermiş kul nereye bakarsa, ne düşünürse ALLAH ile birliktedir.
Göz görür.
Sonu olanları görür.
Sonsuzları göremiyor.
Göz kendinden çok uzak veya çok yakın olanları göremiyor.
Sesleri, Tatları, Sıcaklığı, Soğukluğu koklama ve tatma duyguları göremiyor.
Gördüğü şeyleri dışarida yerli yerinde görür, içinde değil...
Ses duyulur fakat kulakta değil.
Sesin çıktığı yerde.
Sanki kulak uzamıştır.
Gören, işiten “O”.
Senin içinde “O” dur.
“Ben kulumla görür kulumla işitirim.
Kendimi göstermek için âlemleri yarattım” diyor.
Görünen herşey tahammülün şekilleridir.
Akıl için uzak yakın yoktur.
Göz yanılmasının çeşitleri vardır akıl bundan münezzehdir.
Bazı şeyler ve hadiseler vardır, yakından baktıkça daha anlaşılmaz bir hâle gelirler. Karmakarışık teoriler ve akıl karıştırıcı fikirler, anlaşılması kolay basit bir çalışma ile berraklaşabilir.
İnsan vücudu basit mekanizmalar kullanarak trilyonlarca hücreyi harmoni içinde çalıştırmaktadır.
Dikkat edilirse halk hikâyeleri gerçeğe, gerçek de halk hikâyelerine karışmıştır.
Bunları olduğu gibi kabul edeceksin.
O zaman insanın idrak hududu dahilindekilerle idrak hududu haricindekileri harmoni hâline getirir.
Her zaman hayal ettiğin şeyi yapma...
Formülü ortaya çıkar.
Köprüden geçerken uygun adım geçmemeli.
Titreşim yükselir.
Uygun adım, sarsıntı yapar, köprü çöker.
Titreşim, yanındakini aynı titreşime sokarsa buna rezonans denir.
Bilir misin:
Dilsiz yoktur.
Biyolojik olarak dil vardır.
Ses alamadığı için konuşamıyor.
Kulak dilin en büyük arkadaşı.
İç âlemini maddeye sığdırmaya çabalamak doğru değildir.
Bu hâl el ile tutulamayan, hava gibi lüzumlu ve insan gönlüne lâzım bir şeyin kaybolduğunun delilidir, gaflet. ALLAH’dan uzak kalma şemsiyesini başından artık kaldır. İnsan ALLAH’ın yanındaki kıymetini aramamalıdır.
ALLAH’ın sizin yanınızdaki kıymetini ölçün.
O zaman kendi insan kıymetinizi anlarsınız.
Bunu anlamak sistemle, hayatda çalışan üstün bir zekâ potansiyeli olanların işidir.
“Bir lokma helâl rızık yüz lokma içine haram karışmış lokmadan daha doyurucu ve vücud için şifâlıdır. Hayırlıdır.”
Bu hadisde hakiki islâmın sırrı gizlidir.
Helâl nedir?
Helâl kelimesi yalnız islamda vardır.
Tek kelime olarak başka dillerde mukabili yoktur, anlamı da yoktur.
Haram nedir?
O da aynıdır.
Birçok mubah gibi görünen hareketler vardır.
Bunların hepsi zâhiren ALLAH’ın kullara bir ikramıdır.
Bunların bâtını ise “imtihandır” dikkat et!..
ALLAH’ın cilvesinden korkmalıdır.
İçini kimseye gösterme!
Taa ki dışın içinin süsleriyle süslenmiş olur.
Sonra dışdan için görünür.
Bunu ancak Velî görür.
O zaman himmet eder.
Dinle:
Anasına karşı geldi.
Fena muamele yaptı.
Sonra pişman oldu.
“Ana affet!” dedi.
“Analar ancak sever oğul... Bağışlamak ALLAH’a mahsusdur” diye cevap verdi... ALLAH günahları bağışlar diyoruz.
O hâlde günah kâinat kanununa aykırı hareketin tamiri için buna yalnız ALLAH kadirdir demektir.
Duada HAKK’ı unutmamak gizlidir.
Bilir misin, dua sana birşey ilâve etmez.
Bir şeyi de eksiltmez.
Dua o ile zararlılar zararsız bir hâle gelebilir.
Dertlerini, Izdıraplarını, Yoksulluklarını sakın söz hâline geçirme.
Vakur bir sefalet içinde kal!..
Bu hâl, içinde sessiz sözsüz kalsın!
Zira “Bir dost bulamadım gün akşam oldu!” sözündeki gibi.
Daima, çetin şartların yetiştirdiği insanlar vardır.
Onlarla konuş gelişi güzel değil...
“Derdi “ALLAH” verdi!”
“Şifâyı da “O” verir!” derler.
Doğrudur.
Fakat anlatılan mânâ değildir.
Sabret!..
ALLAH kula niçin dert versin...
O hâlde bu ne demektir?
Benzin olan yerde kibrit yakarsan âni patlama olur.
Yanarsınız.
Ölürsünüz.
Sakat kalırsınız.
Benzin ateşe maruz kalırsa patlayacak.
HÂLİK’ın yarattığı kâinat kanunu böyle...
O hâlde burada derdi kim verdi?
Bilememen.
Gafletde olman.
Yahut ihmal etmen değil mi?
Evet!..
Yok evet değil hepsi Allâh’dan geliyorsa o zaman derde devâ halketmezdi iyi düşün!.. Derdi ALLAH’m koyduğu nizamdaki kanunun hilafı hareket verdi.
İnsanoğlunda ölüm korkusu vardır.
Bu hâl yaratılış ile verilmiş bir duygudur diyelim.
Bu, dünyada fâni oluşun bilmeden başka şekildeki delilidir.
Bu korku, insanın aynı zamanda yok olmayacağının da delilidir.
Her yaratılanın takdir edilen bir ömrü vardır.
Her canlı. Cansız. Hayvan. Nebat. Maden, insan. Kâinatın bile...
İnsan, duygu organlarını kontrol altında tutarak ruhun üfüleyişlerine kulak verenlerden olmak gerek...
Evvelce gelip geçen hadiselerde düşünebilenlere ibret olacak çok şey vardır.
Her şeyin iyisini seçmek lâzımdır.
Buna “ahsen” denir. Zâhiren ALLAHın kullara ikramı hareket ve gıdalar vardır.
Bunda ALLAH’m cilvesi gizlidir.
Dikkat etmek gerek, imtihandır.
Korkmak lâzımdır.
Mubah olan her şeyin bazen terk edilmesi güzeldir derler.
Buna “vera’ ” denir.
Namaz abdestsiz gezmek.
Yemek yemek, içmek.
Konuşmakta bir günah ve hatıra gelecek aksak bir durum yoktur.
Fakat daima abdestli bulunmak.
Abdestsiz konuşmamak.
Abdestsiz su içmemek
Abdestsiz yemek yememek “Ahsendir”.
Sarımsak, soğan yemek sıhhate çok faydalıdır.
Yenmesinde bir günah yoktur, mubahtır, helâldir.
Yememek ise “ahsen” dir.
Dikkat etmek lâzımdır.
Bazı hatâlar vardır, insan bütün hayatı boyunca onlardan kurtulamaz.
Aynı zamanda hayatın boyunca kurtulamayacağın alışkanlıklar vardır. Bunların iyilerini saklamak gerek.
Halbuki bugünkü nesil bunları kaybetmiştir.
Eski dediğin:
Âdetlere. Gıdalara, ihtiyaçlara, kusur görmeden yaklaş.
Onlarda asıl kendini görürsün.
İnsanın iç âleminde;
Madde yapısında, hücrelerinde, atomlarında her şeyde ALLAH’ın varlığını anlamak için mükemmel harmoni hâlinde işleyen bir cihaz bir mekanizma vardır...
Biyoloji, Fizyoloji, Kimya bunların normal dediğimiz hâli patolojik dediğimiz değişen hâlleri durumları basit bir düşünce ahengi içinde kıvrananlar bunu anlayamazlar.
Zira madde ile çengellenmişlerdir...
Çetin şartların yetiştirdiği insanlar vardır.
Gübre yığınları içinden gül kokuları saçarak çıkacaklarını sananlar da çoktur.
Bunlar nefsin esareti altında kalmışlardır.
“Şeytana uydum böyle oldu!” lâfı akıllı lâfı değildir.
Akıl insanın ruhu ile iş görür.
Yek diğerinden ayrılmazlar.
Şeytan ruha musallat olmaz.
Olamaz.
Nefse musallat olur.
Nefis, islâm lugatından başka bir dilde yoktur.
Nefis denilen insana bitişiktir.
Gölgesinden daha yakındır.
Adetâ insanın içindedir, insanın kendisidir.
Lügat mânâsı, bir şeyin zâtı.
Aynı.
Fakat o değil.
Aynada insan kendisini görür.
Fakat aynada görünen o değildir.
ALLAH ile kulun âdemiyeti arasında en büyük perde nefisdir.
“Nefsini bilen RABB’ını bilir”.
ALLAH’dan hâli boş farzolunan her şey bâtıldır.
ALLAH’dan hâli boş bir yer ve O’nsuz mevcud olmadığına göre bâtıl da yoktur.
ALLAH’ın tecellîlerini görmeyenler bâtıl kelimesini kullanırlar.
Her şeyde ALLAH görünür.
Zâhirde bâtın ol ki bâtında zâhir olasın.
Bir Arap Şâiri söylemiş:
“Senin olmadığın yeri göster de cehennemi göreyim!”
Görünende kay bol ki görünmeyende görünür olasın.
ALLAH’ın hoşnudiyetini celbedebilecek sevgi amel ve hareket kâinat ahengine uymaktır ki bu ALLAH’ı zikirdir, işte en büyük zikir budur.
Nedir bunlar :
Sadaka,
Güzel söz.
HAKK için yek diğerini sevmek.
Bunlar atoma kadar gider bu sevgi...
“Her şey HAKK’ı tesbih ediyor” Ayet.
Bu ne demektir :
Hepsi bir âhenkde zikirdedirler demektir.
ALLAH kudret ve güçleri ile süslediği insana kendisini zikretmesini gizli olarak emretmiştir, işte vücud işlemesi...
Zikirdir.
Kendine iyi bak. O zikri bozma.
Vücud hücreleri ile, atomları ile birlikte her an zikir hâlindedir.
Vücudun biyolojik, kimyasal, fizyolojik intizamına bakmak kâfidir.
Kâinatda kusur yoktur.
Bu lâfları kimseden işitmedik diyeceksiniz.
Evet doğrudur.
Zira beni kimse bilmeyecek.
Beni yalnızlık örtecek.
Basit bir düşünce içinde kıvranmıyorum.
Kusur görmeden yaklaş!
Beni kendinde görmeye savaş!
17.12.1987 Cuma
Ahsen : En güzel. Çok güzel.
Cilve : Esmâ-i İlâhînin tecellisi. * Tecelli. * Güzellere yakışır duruş ve davranış. Dilberâne hareket. Naz ve edâ. Hoşa giden görünüş.
Vera’ : Takvânın ileri derecesi. Bilmediği ve şüphe ettiğini öğrenip iyiye ve doğruya göre hareket edip bütün günahlardan çekinme hâleti.