İnsan Dimağı (Beyin)

Ruhun faaliyeti yarım kilo kadar olan dimağ maddesinin içinde bulunuyor.

Oradan dışarı fışkırıyor.

Çok garip...

Bu faaliyet, dimağî maddenin hususi bir vazifesidir, öyle halkedilmiş.

Bütün beşeriyetin tarihi hiyeroglif yazılarıyla dolu bir kitab gibi o maddenin içinde yazılıdır.

İnsan dimağı gözle ve mikroskoplarla akıl vasıtası ile tetkik edilirse: Dağlar, Vadiler, Köprüler, Üzerinden su sevkedilimesine mahsus kemerler, Büklümler, Kubbeler, Bilezikler, Çengeller, Odacıklar, Hayvan fosillerine benzer şekiller, Ağaçlar, Çiçekler, Otlar, ipler, Birçok şeyler görürüz.

Bu garip şekillerin faaliyetlerini şimdiye kadar, hiç kimse keşfedememiştir. Bütün faaliyetler dimağ maddesinin hususi bir vazifesidir.

Bazı kelimelerle insanlar kendi cehâletlerini kendilerinden saklamak istiyorlar.

Bunları tekrar canlandırmaya çalışmak, cehâletimizi başka bir kıyafete sokarak yeniden meydana çıkarmak demektir.

Bu nazariye fennin öyle bir arka kapısıdır ki, ön kapıdan geçmek kudret ve cesaretini hâiz olmayanlar ancak buradan sıvışmayı düşünürler.

SEVK-İ TABİİ : Instinguere latinceden instinct Fransızcaya geçmiştir. Velhasıl mânâsız bir sözle izaha kalkmışlardır ki bu tembelliğin eseridir.

İnsan ve hayvan ruhlarının ne olduğunu tetkik zahmetine katlanmaktansa böyle boş bir kelime icâdetmek eskilere kolay gelmiş...

Hakikat daima hakikatdir.

Onu göstermek için muayyen bir zaman olamaz.

Söylenip söylenmemesi lâzım gelip gelmediği bir mevsim de yoktur.

Hayvanların zihnî melekeleri yoktur demek cinnetdir.

Hayvanlarda : Memeli, Memesîz, Ehli, Vahşi hayvan kadrosunda ne kadar varsa, Kuşlar, Balıklar, Böcekler...

Hepsi: Bizim gibi hissederler,düşünürler,

Muhakeme ve mukayese ederler,

Seçerler,

Karar verirler,

Onların da hafızası vardır,

Aşk ve nefretleri vardır..

Bazı hassaları insanlarmkinden çok kuvvetlidir.

Tilki yuvasını yaparken iki kapılı yapar.

Tavukları boğarken kümes sahibinin bulunmadığı zamanı seçer.

Kırlangıçlar, yuvalarını serçeler işgal ederse diğer kırlangıçları çağırır onları dışarı atarlar. Bunda açık bir tefekkür, düşünce eseri görülmektedir.

Yaşlı hayvanlar gençlere nazaran daha tecrübelidirler.

Balinalar kilometrelerce uzaktan birbirleriyle konuşurlar.

İnsan dimağı ile hayvan dimağı arasında anatomik, kimya, gerek gözle gerek mikroskopla bir fark bir ihtilâf yoktur.

Görürler gözleriyle.

İşitirler kulaklarıyla.

Aşk, Sadakat, Minnettarlık, Vazife hissi, Dostluk, Fedakârlık, Hak ve haksızlık fikirleri, tefehur, Kıskançlık, Kin, Canilik, intikam arzusu hayvanlarda da mevcuttur.

İnsanlar buna sevk-i tabiî demişler.

Sirklere gidiniz!

Göçmen kuşlara bakınız!

Bütün hayvanları tetkik ediniz bunları görürsünüz.

Hayvanlar da kendi aralarında konuşurlar.

Frekansları seri olduğundan onları alıp anlayamayız.

Onlarda aile hayatı olanlar vardır.

Muhtelif mahlukatdaki korku hâli acı duymak endişesinden çıkar.

Her acı mutlaka dimağ tarafından idrak edilen bir hisdir.

Dimağ yalnız düşüncenin ve akla ait bir takım uzvî melekelerin âleti, uzvî değildir.

His, hareket iradî vazifeler buna dahildir.

Bu faaliyet dimağın sincabi madde vasıtasıyla husule gelir.

Filozofların birçokları en açık meseleleri birtakım boş lâf tufanları ile boğarlar.

Onların zekâsı ancak basit ve vazıh şeyleri karıştırmak ve muğlak bir hâle sokmaktır.

Her türlü acı alındıkları noktada duyulur.

Halbuki bunu dimağ duyar.

Onu dimağa götüren sinirin ucunda değil, acı dimağda duyulmuştur.

Birçok nazariyeler bir mantık neticesinde kabul ediliyor.

Akıl ve fen de bunu kabul etmek mecburiyetinde kalıyor.

Fenne göre hayatı ve ilk nesli husule getiren “Tabiî kanun”, şimdi mestur örtülü bir hâldedir. Çünkü bu kanunun faaliyet icra etmesi için muhtaç olduğu muhit artık mevcut değildir. Bugün yeniden uzvî madde teşekkülü görülmüyor.

Kıymetli taşlar, Granit, Kuvars, gibi madenlerin teşekkülü hemen nihâyet bulmuş gibidir.

Hücre bir iptida değil, belki kendinden evvelkilere nazaran bir devamıdır.

Tabiat hadiseleri bir silsile hâlindedir.

Bu silsile dahilinde hiçbir zaman boşluklar olamaz.

Yaratılışda konulan kanun değişmez.

Meselâ: Ayaklar yürümek için ihsan edilmiş bir uzuv değildir.

Gözler görmek için ihsan edilmiş değildir.

Gözlere sahib olduğumuz için görürüz.

Ve ayaklara sahib olduğumuz için yürürüz demek daha doğru olur.

Çünki ruhî faaliyetlerin tezahürü için yaratılış kanunu böyle ortaya çıkmıştır.

Ehemmiyet verilecek şey sebep değil neticedir.

Geyik uzun bacaklara mâlik olduğu için çok koşabilir demelidir.

Tesadüf diye, sebebi ve kendisinden evvelki hadiseye irtibatı bilinemeyen yeni hadiseler, olaylar vardır.

Binlerce erkek arının kovanlar içinde bulunması ve bunların kendi dişi arkadaşları tarafından dışarı atılmaları ne gibi bir faide üzerine istinad edebilir.

Arılara nefsini müdafaa için iğne bahşedilmiştir derler.

Halbuki biçâre arı bu iğneyi kullandıktan sonra mutlaka ölmeye mahkûmdur.

Âzası noksan doğan çocuklar neye yarar?

Tabiatda bir gaye yoktur.

Hiçbir şey muayyen bir istikamete doğru ilerleyemez aklımıza göre.

Dikkat et aklımıza göre dedik.

Şimdi söyleneceği hayır veya evet ile hâlledebilirsen bütün esrarlar aklına dökülür ama çok düşün!

“Hastalığı yaratarak, yanında bir devâsını, bir de devâsını halketmektense hiçbirini yaratmamak daha makul olmaz mı?”...

Hülâsa: ALLAH’ın haricinde kâinat yoktur.

Mevcudatın ve faaliyetin hepsi ALLAH’ın görünüşüdür.

Değirmenin sesini işitiriz fakat değirmenden eser göremeyiz.

Herşey bu sesde gizlidir.

Her sesde birşey gizlidir.

Bu seslerle onun ne gizlediğini bulmak bilmek hünerdir.

Fiil, Hareket, Düşünce, Lâflarda, insanın hakikati gizlidir.

Bu hareketlerin, fiillerin hepsi insanın inancına, itikadına çok defa aykırıdır. Dindarım der, yaptığı hareketler düşünülürse dinen yasak ve küfür olan şeylerdir.

Amelî hayatda herkes dinsiz gibidir.

Zira herkesin fiili hareketi, düşüncesi, lâfını konuşması itikadını yalanlamaktadır...

8.5.1987 Salı

Sevk-i tabiî : Hayvan veya insanların düşünmeksizin Cenab-ı HAKK'ın sevki ile olan hikmete uygun hareketi. Sevk-i kaderî, ilham veya sevk-i İlâhî demek daha doğrudur.

Muğlak : (Galak. den) Kapalı, kilitli. * Anlaşılmaz, çapraşık söz.