Sabrın sonunda birşey gizlidir.
“Kim ki sabırdadır zaferdedir” buyurmuş Resûlü Ekrem.
“Men sabere zafere”.
Sabretmek zâten zaferdir.
Neye karşı zaferdir?
Bilir misin, HAKK’ın “Es SABÛR” ismine bürünmek zaferidir.
HAKK seni kutlar bu yüzden...
Resûl bunu müjdelemiştir...
Sabır;
Belâya karşı ibâdetdir.
Duadır.
Aynı zamanda içinde küçük bilinmeyen bir isyan da vardır.
Sabır görünmez. Tutulmaz.
“Sabrın yüzü HAKK’a çevrili ise bırak Cebrail de görmesin..”.
Bu söz büyük bir sözdür.
Sırdır hem...
Bu sözle birşey kastediyoruz bilemezsin...
Yolda meyva yüklü kamyon sarsıntıdan yola tek tuk meyva düşürür.
Onları topla al!
Eğer haram demezsen...
Sabrın görünüşü ilâhî tevazu’ içinde belli olur...
Sabırda hiyle ve desise yoktur.
ALLAH’ın takdirine kendini bırakmak birşey istememek sabrın üstünde bir sabırdır. İşte o sabır “zafer” dir.
Tevazu’, bu takdirde bir nevi ta’zimdir.
Kime karşı, sende saklı olana.
Kendine...
“Ahseni takvim” olmana...
Hülâsa:
Sabır hiylesi olmayanın hiylesidir.
Yâni herşeyde ALLAH’a birşey istemeden kendini bırakmaktır.
Bilir misiniz: Martılar deniz olan yerlerde yaşarlar.
Tatlı sularda göllerde bulunmazlar.
Kılıç yalnız ipeği kesemez.
Şeytan söyledi :
“Âdem oğullarından kötü işten başka birşey gelmez”...
Bizi utandıracak müthiş bir söz bu...
Şeytanın en doğru söylediği söz de bu...
Bunu söylemek ona kendisine verilen vazifenin ismidir unutma!
Kölesini satılığa çıkarmış.
Tellala vermiş.
Köle, efendisine ayrılırken: “Siz benden daha iyi bir köle bulabilirsiniz, fakat ben sizin gibi bir efendi bulamam!” Kölenin bu sözü gönlünü yaktı.
Köleyi kucakladı, satmaktan vazgeçti...
Bu köle birgün toprak kazıyordu.
Topraktan bir inilti geldi:
“Kerem sahibi insan isen kazmayı çok yavaş vur.
Çünkü kazmayı gözüme, kulağıma, burnuma, yüzüme, başıma vuruyorsun.
Ben bir zaman cihana sahib bir adamdım, şimdi toprak oldum!”
Köle sessiz ağlamaya başladı.
O sırada Abbasî halifelerinden “Müstahsem-i Billah” geçiyordu.
Köle ile konuştu.
Niçin ağladığını sordu.
Anlattı..
Halife çok içlendi duygulandı.
Efendisinden köleyi istedi.
Efendisi:
“Gider misin?” diye köleye sordu.
“Siz bilirsiniz ben sizin kölenizim...”
Sahibi, halifeye verdi.
Halife onu okuttu.
Kendisi dünyanın en büyük hattatı oldu.
“Yakut-u Müstahzemî” ismi.
Halifenin kölesidir.
1001 mushaf yazmıştır.
584 de yazdığı mushaf hâlen Sultan Selim türbesindedir.
654 de yazdığı Ayasofyadadır.
663 de yazdığı Hamidiye türbesinde mahfuzdur.
767 de Bağdatda vefât etmiştir.
Kendi yazılarıyla tezyin ettiği camide metfundur.
Abdülkadiri Geylanî kendisine çok hürmet ederdi.
Onun için:
“Enne fi yeddi sırren min esrarallah”
“Onun elinde ALLAH’ın sırrı gizlenmiştir” buyurmuşlardır.
Unutma ki insanın içi dışı âyetle doludur.
insanda Sübjektif, objektif âyetler vardır.
“HAKK” ortaya çıkmış demektir.
O zaman:
“Ene’l- HAKK!” haykırışı ortaya çıkar ve ne demek olduğu anlaşılır.
“Görmüyor musun göklerde yerde bulunanlar, Güneş, Ay, Yıldızlar.. Dağlar, Ağaçlar, Hayvanlar birçok insanlar ALLAH’a secde ederler.” “Ediyorlar!” değil.
“Ederler!”.
Burada mecburiyet ve inkıyad vardır demektir. 17.4.1988 Pazar
“Ve lillahi yescüdü men fıs semavati vel ard tav'av ve kerhev ve zilalühüm bil ğudüvvi vel asal : Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.” (Ra’d 13/15)
“Ve lillahi yescüdü ma fis semavati ve ma fil erdi min dabbetiv vel melaiketüe hüm la yestekbirun : Göklerde bulunanlar, yerdeki canlılar ve bütün melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.” (Nahl 16/49)
“Ven necmu veş şeceru yescudan. : Bitkiler ve ağaçlar secde ederler.” (Rahmân 55/6) Desise : Gizli hile, oyun.