Gel Gül dedi Bülbül Gül’e Gül gelmedi gitti...
Gül bülbüle, bülbül Gül’e Yâr olmadı gitti...
Sesine mağrur bülbül olmayın, ayağına siz gidin!
Bülbül gururundan sabit olan gülü yanına çağırıyor, bunu bildiği hâlde. Ama dikkat ederseniz bülbül gülün kokusunu aldı.
Yanına çağırıyor.
Gururundan...
Halbuki gülün yanına gitse idi yâr olurdu ve o da gül gibi kokardı.
Bülbülün yuvası fena kokar bilir misiniz?
Sesi, bülbülün sırrını gizliyor.
Amma her kulağa değil...
ALLAH, yarattıklarının kokusunu kendilerinden gizler.
Kokularını duysalardı çıldırırlar veyahut kibre girerlerdi.
Yaratıklar kendi çıkardıktan sesleri tanıyamazlar.
Onun için avcılar yalancı seslerle kuşları avlarlar.
Hayvanlarda yalancılık hiyle yoktur.
Kurt zalimdir amma hiylesi yoktur.
Kuzular sürü içindeki analarını koku ile tanırlar.
İnsan kendi sesini tanıyamaz.
Tanısaydı başka olurdu...
Söz, ancak görünmeyen ve her gözün göremeyeceği rengiyle anlaşılır.
ALLAH’ın kelâmı ağızdan çıkarken’ bir NÛR çıkarır.
ALLAH kelâmı olduğunu anlamak için bu rengi görenler vardır.
Hadisi şerifler de telâffuz edilirken Resûl’ün nûru görünürse, onun hakiki hadisi şerif olduğu anlaşılır.
Bunları alan duyan, gören, canın bulunduğu cesedde oturan RUH’dur.
Ruhun alması, görmesi, duyması için, bulunduğu cesedi temiz tutmak, cesede hayat veren “HAYY”ın durması için rızıkların temizliğine dikkat etmek lâzımdır.
Haram, helâl hikâyesi.
Rızkın içine yalan hırsızlık, gusülsüzlük karışırsa, o rızık, o cesed için hemen haram olur. Besmelesiz kesilen hayvan haram olur.
Et kirlenmez fakat hayvana hakaret olduğu için haram olur.
“Dokunmayın o hayvana!” diye emrin şiddetindendir oradaki haramiyet...
Meselâ :
Bir elmanın yarısı senin için haram olabilir, diğer yarısı bir başkası için helâldir.
İmamı Azam’ın elma hikâyesini hatırlayınız.
Hasanı Basri hazretlerinin hurma hikâyesini hatırlayınız.
En çok meyveye haram karışır bilir misiniz.
Ben meyve yemem.
Çocuklarıma alır yediririm.
Hekimin elinden içilen ilâç saftır.
Temizdir. Şifalıdır. Unutma!
Hekimin verdiği:
“Şunu ye, yut!” dediği ilâç, nesneyi kabul etmezsen fırsatı kaçırırsın.
Himmet ve izin verme insanın boş bulunduğu zaman uzatılır.
Amma gafletden o anda kabul etmezsen kaçar gider.
Ârif sendeki gizli sırları sen sustuğun zaman bilen ve söyleyendir.
Falcı değil.
Falcılık haramdır, küfürdür.
Haram başkadır, küfür başkadır.
Söyleyen röntgen gibi Levh-i Mahfûzda dan senin içini dışını görür ve söyler.
Geleceği söyler.
Kapalı olarak bir edeb içinde sana mırıldanır, hikâye anlatır, temsil yapar, ima eder, lâtife nakleder.
Bu arada muhtelif hâletler içinde kendini gösterir.
Bulutlar, perdeler, kimse ne biçim insan olduğunu anlayamaz.
İnsanı şüpheden şüpheye sokar.
Seni imtihan eder farkında değilsindir.
Suyu görmez misin, bazen buhar olur kaybolur, bazan bulut olur yükseklerde dolaşır.
Birden bire renk değiştirir, yağmur olur, sağanak olur, dolu olur, kar olur. Buz olur, sel olur, çığ olur.
Bazen bereket olur, feyz olur, kahpdan kalıba girer.
Fakat aslı ne ise odur.
Aynaya çok yaklaşırsan, buğu tutar ayna, bir hoş solar, tuhaf olur göremezsin kendini. Göstermez seni.
İnsan ALLAH’ın gölgesidir.
Ölünce RABB ile yaşar artık.
O zaman sağdır.
Can verilen cesede RABB’dan geldi o gölge.
Onun için bu gölgeye hançer sallama artık.
Gölge sudan akseder, onun için her şey sudan halkolunmuştur.
Bunun için görünür dünya yüzünde.
Bu suyu bulandırma; gölgeni göremezsin.
Kendini bilemezsin.
Neden ve Niçin:
Bazı insanlar çok yaşarlar, bazıları erkenden ölür.
Bunlar arasında fâni hayatta unutamadığımız kimseler vardır, onları unutursak kendimizi boş hissederiz.
Her insan fânidir.
Evet.
Bu, ALLAH’ın bâki olduğunun delilidir.
Bunu anlayan doğrudur. Âdildir. Yardımı sever...
Ne demiş toprak:
“ALLAH seni benden halketti! Yine bana vereceğini vaat etti!”
Borç vermekle ödenir...
Ağlıyordu, sordular niçin ağlıyorsun?
Ben de bilmiyorum dedi.
Acı bir hatıra tatlılaştı, tatlı bir hatıra acılaştı.
Teselli menba’ı oldu.
Bu çarpışmadan gönülde kalanlar vardır.
Dışarı çıkmayanlar vardır.
Gözyaşı hâlinde belli olurlar belki...
Sol kolumdan tutuyordu.
Gözüm görmüyordu.
Ameliyat ettirdiler.
~ 301 ~
Para toplamışlar iyi insanlar...
Doktora kontrol için götürdüler.
Muayenehanenin önünde...
Hava ıslaktı
Sol kolumu tutuyordu.
Sağ tarafımda güya bana “Yakın” yürüyordu.
Sendeledim.
Düşüyordum.
Çevik bir hareketle beni tutdu.
Çıkıştı ona...
O zaman görmüştüm O’nu şu güzel dekor içinde:
O an kırıntı hâlinde içimde.
Onu hâlâ ve daima öyle iç perdemde düşünüyorum, görüyorum.
Para toplamışlar iyi insanlar...
Doktora kontrol için götürdüler.
Muayenehanenin önünde...
Hava ıslaktı
Sol kolumu tutuyordu.
Sağ tarafımda güya bana “Yakın” yürüyordu.
Sendeledim.
Düşüyordum.
Çevik bir hareketle beni tutdu.
Çıkıştı ona...
O zaman görmüştüm O’nu şu güzel dekor içinde:
O an kırıntı hâlinde içimde.
Onu hâlâ ve daima öyle iç perdemde düşünüyorum, görüyorum.
Onu silmek için çok uğraştılar.
Hâlâ uğraşıyorlar. Uğraşmayın...
Bırakın yazık olur.
O tablo içimde.
Onunla yaşıyorum, avunuyorum.
Gideceğim yere götüreceğim...
Siyah manto.
Kemer siyah arkadan sarkıyor.
Ayaklarda siyah çizme.
Boynunda küçük nar çiçeği kırmızı eşarp, Siyah saç. Sol gözüne düşmüş... Omuzda çanta...
İnce, narin, güzel, çevik hareketler...
Bu basit dekorda gizli olan temiz sevgi dolu ruhu...
Yalan söylemiyorum.
Zira yalan kumardan, içkiden, her türlü haramdan daha fena bir hareketdir.
Diğerlerinin tövbesi vardır, yalanın yoktur.
Yalan ALLAH’ın emrinden olan ruha karşı isyandır.
Yalanda nefis hâkimdir.
Yalanı doğuran nefisdir.
Yalanda; ALLAH’ın ilmini, Es SEMİ’ olduğunu, El BASÎR olduğunu, Peygamberi, Kur’ân’ı inkâr gizlidir.
Yalan söyleyen küfürdedir.
Bulutlar her zaman vardır.
Bazen giderler fakat bir müddet sonra gelirler.
Onları celbeden kuraklık vardır.
Hadiseler vardır, insanlar onu bilmeden yaparlar hakiki insan düşündüğü her şeyi söylemez. Fakat her söylediğini mutlaka düşünür...
7.8.1988 Pazar