GÜRÜLTÜ

Gürültü, sinir sistemi bozuldu mu organizmadaki işlemede kimya ve madde alış verişi, hücrede, elektrolitlerde anyon katyon muvazenesini bozar.

Stres, Asabiyet, Devamlı sinirlilik, Kanser, Böbrek, Karaciğer, Pankreas rahatsızlıkları ortaya çıkar.

Bunların başında sebep:

1- Gürültü

2- Huzursuzluk

3- Devamlı geçimsizlik, kimle olursa olsun

4- Seks noksanlığı

5- Geçim bunalımı

6- Hased, Kıskançlık

7- Fena beslenme

8- Haram ve yasak gıdalar

9- Kumar, içki, uykusuzluk, inançsızlık.

Bunların hepsi gürültü ismi altında toplanır.

Gürültü; kan da, dimağda potasyun muvazenesini bozar.

Âni hiddetlerde, ruhî bunalımlarda hatta delilerde bu muvazene devamlı bozuktur.

Bunun neticesi; Kanser, Böbrek, Pankreas, Karaciğer, Safra Kesesi, Şeker hastalığı, Kalb rahatsızlıkları, Tansiyon, Birçok kan hastalıkları ortaya çıkar.

Bu hastalıkların hepsinde daima kanda “çinko, bakır, kalay, demir, potasyum” miktarını hakiki olarak ülkelerin milletlerin kendi standartlarına göre, beslenme ve âdet tarzlarına göre değerlendirilmesi çok mühimdir. Bu lâflara bıyık altından bakmayınız!

“Katrandan bal sızmaz!”.

Fakat, sızanı bal yapan bulunur.

Vücudda “enterferon” maddesini uyarırsanız birçok hastalıkların bilinmeyen ve virüs ismi verilen ajanın faaliyetini durdurmuş olursunuz. Buna “Virüs hemmender” denir.

Yâni virüsün faaliyetini durdurur.

Kim?

Enterferon maddesi.

Bunun için eskiler, çok eskiler baş parmak ile işaret parmağının arasını yine işaret ve baş parmak ile bir müddet sıkarlardı.

Eski Hind vedâlarında vardır.

Baş parmakla orta parmak arasına sivri bir bakır sokarlarmış.

Bunlara inanmazsanız çok eskilerden birinin sözünü söyleyeceğim; “Yüzümdeki çizgileri ben yapmadım ki”...

Şunu da unutmayın, eskiler öldüler amma “ölüler bazen yaşayanlardan daha güçlüdür”

Onun için yatırlarda türbelerde millet bilmeden meçhul bir ümid ve dilek taşıyarak dua için giderler.

Acı, Dert, Izdırap, Felâket, Âfet, Kaza, Yaralanma, Ölüm karşısında sızlanmak, Bağırmak Ağlamak,

En küçüğünden en büyüğüne kadar:

İsyan mıdır? Korku mudur?

Hasta, Yaralı, İşkence gören:

İnler,

Tepinir,

Bağırır,

Kimi isyan eder,

Kimi küfreder,

Kimi bağırır,

Bütün bunlar kime karşıdır?

Yardım ister. Niçin?

Çaresizlik içindedir.

Neyin çâresizliği bu?..

Burada cevap insanı inkâra götürür.

Hepsi korkunun maddîleşmesi ve acı şeklinde görünüşü müdür acaba?..

Korku nedir, anlatılamaz...

Bağırmak: İsyan mıdır? Yalvarış mıdır? Küfretmek midir? Hiddet midir? Nedir? Neye karşıdır?

Ağlama ile göz yaşı geldiğinde sükûn bulur bütün bunlar...

Ağlama yalnız insanlara mahsus ALLAH’ın verdiği tarif edilmez ve fennin sebebini keşfedemediği büyük bir hâletdir ki, insanın fâni olacağının en büyük delilidir.

Burayı anlamak güç değildir, amma bilgin varsa...

Dünyada güvenli bir yer yoktur, insanın metaneti ve kendine itimadı huzurlu olmasına en büyük yardımcıdır.

Felâket karşısında çok az şey yerine konmaz.

Diğerleri konur.

Harbde yas tutmak için zaman yoktur.

Çok insan ölür.

Bağırmak, Ağlamak, Hiddet, Küfür, Yalvarış bunlar ne gibi biyolojik veya fizyolojik faktörlerin âni değişmesini mucib oluyor?

Âni olarak hormonal, Metabolitik, İyon Ph, değişmelerine sebep oluyor.

Bütün organizmanın maddesini ruhî değişmeler, ruha tesir eden harici gıdıklamalar tahrişler, maddesine tesir ediyor.

Maddesi yukarıdaki refleksler muvazenesini bulmaya çalışıyor.

Acıdan, Sevinçden, Devamlı dert ve ızdıraptan göz yaşı terkip değiştirir.

Kanın asit ve alkaten muvazenesi bozulur.

Uyku meselesi değişir.

Bunların hepsi ruhun reaksiyonlarıdır.

Nedir? Niçin böyledir?

“Bilen yok!” kitab dolusu nazariyeler vardır.

Psikologlar birşeyler arıyorlar.

Soruyorlar.

Yorumlar yapıyorlar.

Diğer bir kısım da ilâçlar ile uzviyeti kandırmaya çabalıyorlar...

Ruhî asâlet bozulmazsa vücud asaleti bozulmaz..

Fakat ruhî asaleti bozacak maddî tesirlerin esaretine girmemek lâzımdır. Ne gibi?

En basit gürültü.

Ne sûretle olursa olsun insan ruhuna maddesine tesir eder...

Öküz saman yer, et yemez.

Aslan et yer, ekmek yemez.

Öküz her asırda öküzdür.

Bu hâl değişmemiştir.

Değişmez de...

Aslan da aynı...

İnsan aç gözlüdür.

Kanaat etmez.

Zira bir defa ruhî ve maddî muvazenesini kaybetmiştir.

Bu muvazene tabiat kanunlarına tahammülün üstünde karşı gelmesidir...

29.1.1988 Cuma