Ad Kavmini Yok Eden Ses

“INNÂ ERSELNA ALEYHİM SAYHATEN VÂHİDETEN”

Âyet

“Biz onun üzerine tek bir ses gönderdik mahvoldular, Bir anda yenmiş saman gibi oldular.” “BiZ”, burada yaratılış kanununda bulunan değişmeyen icra kuvveti, tabiatta câri kimyevî. Fizikî. Mekanik kanunların hepsi...

“ALEYHİM” onun üzerine, “Onun” demek; bu kanuna aykın hareket edene, hududu aşana, o kanunun ceza vermesi.

Tabiat kanunlarında gizli birçok icra kuvvetleri vardır.

Bunlar “OL - KÜN” emrinde gizlidir.

Misal olarak : Su, “Kün!” emri ile halkedildi.

Neden halkedildiğini bilmiyoruz.

Suda birçok “Kün!” ler vardır.

1- Suya ^ : Sıcağa maruz kalırsan “buhar OL!”.

2- Buhara ^ : Soğuğa maruz kalırsan “Yağmur OL!”

3- Yağmura^ : Âni olarak fazla soğuğa maruz kalırsan “DOLU OL!”.

4- Doluya ^ : Rüzgârsız soğuğa maruz, kalırsan “KAR OL!”

Ve HAKK’ı tesbih için “Şekil al”.

Karın mikroskobik güzel şekillerine bakın.

O da bir nevi billurlaşma.

“Kristalografi” kanununa tâbi oluyor billurlaşma...

5- Kar’a ^ : Sıcağa maruz kalırsan aslına dön “SU OL!”...

Kâinatdaki herşeyde gizli “OL!” emri vardır.

O tabiatta halkedilmiştir.

Madenler Nebatlar, Böcekler, Balıklar, Kuşlar, Hayvanlar hattâ mikroplar, insanlarda organizmaları da böyledir.

Gürültü bunların hepsinde değişik tesirler husule getirir...

Âni üzüntü

Âni korku

Büyük panikler

Kanda damarlarda âni bir değişiklik husule getirirler.

Buna “Strain” ismi verilir...

Bunların hepsi gürültüdür.

Gürültü kanda. Dimağda, potasyum muvazenesini bozar.

Âni öfkelerde dışarıdan yapılan tesirler, âni hiddetlerde içeriden düşünceden ruhî bunalımlarda, delilerde, streslerde devamlı olarak “Çinko. Bakır. Kalay. Demir. Potasyum” organizmada azalır.

Kalpde “ST” dalgası düşer.

Vücudun biyo kimyasında madde -alışverişinde elektrolitlerde anyon katyon muvazenesi bozulur.

Gürültü âni olursa vücudun kimyası bir nevi “Şuûrsuz korkuya” girer diyelim.

O zaman adrenalin vücudda çoğalır.

Kanda şeker düşer.

Şuûrsuz âdetâ kaybolur.

Bütün maddeler atom adı verilen çok küçük zerrelerden meydana gelmiştir.

Atomlar da daha küçük elektrik zerrelerini ihtiva eder.

Bunlar pozitif yüklü “proton”, negatif yüklü “elektron” lardır.

Bir atomda birçok elektron proton vardır.

Bunlar’ da atomun çekirdeği nükleus etrafında cehennemi bir süratle dönerler. Çekirdek sabitdir.

Güneçin çevresindeki gezegenler gibi...

Suda eriyip çözülen maddeler “iyon” lara ayrılır, iyonize olmuştur.

Bu eriyen şeylere “elektrolit” derler.

Mesalâ: Karbon ihtiva eden veya organik birleşmeler “Şeker gibi” iyonize olmazlar.

Bu maddeler gittikleri yerlerde “elektroliz” olurlar veya olmazlar.

Vücuda verilen ilâçların bir kısmı elektroliz olurlar, iyonlara ayrılır veya ayrılmazlar.

Tesirleri ona göredir.

Gürültü de aynen bunun gibi; ilk defada maddesine, sonra ruhuna, düşüncesine haberi olmadan kulaktan, gözden, düşünceden, cildden tesir eder.

Bütün organizma değişmeyen bir atom alışverişi içindedir.

Asit. Alkalen... Asit hidrojen bileşimleridir.

Alkalen, asitlerin protonunu koparan maddelerdir, suya hidrojen iyonu verirler...

Kanda Hücrelerde .

Dış ve iç ifrazlarda

İdrar, Tükrük, Gaita, Mide suyu bunlar :

Gece, gündüzün

Ayın

Güneşin

Seslerin

Gürültünün

Gündüz nebatlarda fotosentez oksijen, verirler.

Denizlerde cezir olur.

Bazı hayvan ve nebatlar uykudadır.

Gündüz kapanan çiçekler.

Birçok haşarat uykudadır.

Ziyânın tesiriyle bunların her türlü faaliyetleri yavaşlar, hafif değişir ve sulu kısmı alkalen olur.

Diğerleri asitdir.

Gündüz ışıkda uyumak alkalen olan kanı asit yapar, Ph insanlarda alkalendir.

Gece sülük tutmaz.

Gece, umumiyetle sükûn, uyku, durgunluk hâlidir.

Gariptir; Çinko, Kalay, Bakır, Nikeli mıknatıs çekmez gündüz.

Gece hafif çeker.

Tecrübe edebilirsiniz.

Sebebini söylemem.

ACTH muvazenesi vardır vücudda.

Sabah erken saatlerinde azâmidir.

Güneş doğduktan sonra gündüz azalır, güneş bâtıncaya kadar.

Işıkta yatmak doğru değildir.

Alkalen olan kanı asit yapar.

Yorgunluk olur.

Kanda ACTH azalır.

Ruhî bunalım maddeye, madde ruhî bunalıma çevrilir.

Ağrılar dert ismi altında, şikâyetler ızdırap kelimeleri ile ifade edilir ve hastalık vücudda harekî şekil değişikliği yapar.

Maddî bozukluk organlarda hormonlarda, salgılarda metabolizmada değişikliklere sebep olur.

Bu asrımızda husule getirdiği değişiklikler de ortadadır.

Fakat kimse farkında değildir.

“Sesinizi Nebî’nin sesinden fazla yükseltmeyiniz” Âyet.

Burada:

“Yükseltmeyiniz!” emirdir.

“ALLAH yavaş konuşanları sever.” Hadis.

Bu da tavsiyedir.

Bu Âyet ve hadisdeki asıl mânâ nedir ve niçin böyledir?

Bu çok mühim ve ince HAKK’ın nezaket içinde bir sırrını haykırıyor.

Herşey ALLAH’da hazır ve nazırdır.

ALLAH yoksa hiçbir şey yoktur.

Şah damarlarından yakındır.

Bu, bunu ifade eder.

Kâinatda her zerre hareketdedir.

Atom âlemini düşünün.

Devamlı intizamlı bir kaynaşma var her şeyde, insan hücrelerinde bile...

Fizyoloji, Hematoloji, Metabolik işleme, Hormonlar, Gıdalar, hep bu kaynaşmayı muhtelif organların iştiraki’ ile intizamı devam ettirmektedir.

“Bir televizyonun içindeki binlerce telleri lâmbaları herşeyi düşünün cereyan verildiği zaman duyulmayan dalgaları görülmeyen şekilleri, renkleri hemen ses, şekil, renk hâline getiriyor... Televizyonu düşünmeye devam ediniz; Fizikî, Kimyevî, Elektronik, Atomik bilgilerinizle...

Bu malûmatla dönünüz vücudunuzu aynı bilgilerle düşününüz.

Televizyon ne için yapılmış, ne için çalışıyor.

Şekilleri, Renkleri görünür işitilir hâle getirmek için.

Kâinatdaki bu intizamlı kaynaşma tesbihatdır.

HAKK’ı tesbih ediyor her şey...

HAKK kelâmı da sessiz sözsüzdür.

“Cebrail bunları Resûlün kalbine üflüyor!” diyelim.

Resûl’ûn cesedlerinde bunlar ve ilâhî mevceler “televizyonda olduğu gibi” ses hâlinde mübârek ağızlarından çıkıyor.

Yâni, Resûl’de dilinde, söze, sese inklâp ediyor, insan da “kul” dur.

Yâni HAKK namına konuşan demektir.

Radyoyu fazla açarsanız kulak rahatsız olur.

HAKK:

“Kulumla birlikte işitirim!” diyor.

Onun için her şeyde hazır ve nazır olduğuna göre, fazla yüksek ses HAKK’ın her yerde bulunduğunu unutmak olur.

Evet mi? Hayır mı?..

Öyle zannediyorum ki hayır diyecek münkir bile yoktur.

O hâlde yavaş konuş...

Gürültü, birçok allerjik ve vücudda aksi tesirler yaptığını fen tesbit etmiştir.

Taze bir yumurta yanında kuvvetli bir siren çalınır.

Yumurtanın beyazı 30 saniyede pişer.

Daha söylemiyorum.

Düşün artık.

Şunu unutmayınız ve hâlletmeye uğraşınız.

Ses işitmeyen doğmalık sağır olan konuşamaz.

Peygamberler arasında görmeyenler vardır.

Fakat sağır yoktur.

Âyeti kerimede “Es SEMİ’ü’l- BASÎR” Es SEMİ’ esmâsı âyetde takaddüm etmiştir.

Niçini bu âyetde gizlidir?

ALLAH kelâmı kuru düşünce ve yobaz düşünce ile anlaşılmaz.

ALLAH’ça bilmek lâzımdır.

Arapça ile olmaz.

Size birşey söyleyeyim mi:

Hacı Bektaş-ı Velî.

Hacı Bayram-ı Velî,

Hacı Şaban-ı Velî

Mükemmel Arapça bilmezlerdi.

Bu ne demektir, amma ALLAH’ça bilirlerdi.

Cenabı ALLAH dostu ile ALLAH’ça konuşur, Arapça değil.

Senin düşüncen ile konuşur.

Yalnız, onunla konuşmak için mi’rac olan namazda, Resûlü Ekrem’e indirdiği Arapça kelâm ile ibâdet edersin.

O kadar...

Diğerlerini kendi dilin ile...

Hem HAKK her dili bilir...

Fennî bilgilerde :

Desibel “Ses ölçmek için bir ünitedir.

Ses dalgalarının kuvvetini ölçer.

Bu kuvvet nedir.

En hafif ses, bir kelebeğin çiçeğe konduğu zaman çıkardığı ses kadar hafıfdir.

Bu ses desibelde sıfıra yakındır.

Kulak saniyede 14 titreşim yapan diyapazon sesini duyar.

Aşağısını duymaz. Niçin?

Duymaz! Duymaz! Duymaz! İzaha kalkma... Öyle işte!

O hâlde gürültü yapma, çıkarma, yavaş konuş!

İş yerinde : 90 Diskoteklerde : 130

Evlerde storyalarda Tvde Radyoda : 100-125 Araba içinde : 80 Ağır kamyon geçerken : 100 Teyyarenin kalkışında : 138 Otomobil fabrikalarında : 95 Normal konşmalarda : 60

130 desibelde kulaklarımızda acı duyarız.

O hâlde hem maddeten, hem mânen gürültü iyi bir şey değil... Gürültü yapma! Çıkarma! Yavaş konuş!..

5.11.1987

“İn kanet illa sayhatev vahideten fe iza hüm hamidun : (Onları helâk eden) korkunç sesten başka bir şey değildi. Birdenbire sönüverdiler.” (Yâ Sîn 36/29)

“İnna erselna aleyhim sayhatev vahideten fe kanu ke heşimil muhtezir : Biz onların üzerlerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konan kuru ot gibi oluverdiler.” (Kamer 54/31)

Mevce : Bir dalga. * Ses, elektrik ve hararetin yayılma dalgalarından herbiri.