Eskişehir
İslâm dininde bazı hareketler vardır.
Haramdır...
Bir de islâm dini içindeki edeb vardır.
Terbiye, namaz kılmak, oruç tutmak, abdest almak, hacca gitmek. ALLAH’ın rıza yoluna gitmek içindir.
Bizi yarattı rızkını veriyor, o şükrü karşılamak içindir.
Bu şükrün içinde bazı haramiyetler vardır.
İnsan gusulsüz iken 5 şey haramdır.
Domuz etinden daha fazla haramdır.
Çünkü domuz etinin yasak olduğunu biliyoruz.
Alkol yasaktır fakat sıhhatin için lazımsa Mü’min bir doktor içeceksin içinde alkol vardır derse içersin helâl olur.
Fakat ibâdetlerdeki haramiyetlerin hiç şakası yoktur.
Haramdır, istisnası yok.
Cünupken 5 şey haramdır:
1- Namaz kılmak
2- Kur’ân Okumak
3- Mesh : âyet yazılı bir şeye elini vurmak
4- Camiye girmek
5- Kâbeyi tavaf.
Cenab-ı Peygamber diyor ki:
“Bütün zemin mescittir, dünya mescitdir”.
O hâlde cünub çık bu evden de öteki eve git bakalım sıkıysa.
Ama ben gittim oldu dersin...
Fakat ALLAH’a çok yakın kullara tehlikelidir.
Öyle velîyullahlar vardır ki yalnız kalbinden değil, dilinden ALLAH’ı zikri bir saniye unutursa onlara gusül farz olur.
O hâlde sen kendini ona göre arşınla ayarla.
Hayızlı kadına;
Kur’ân okumak, âyete mesh etmek, tavaf-ı Kâbe, helâli ile yatmak, cima etmek, göbek üstünden dize kadar açmak haramdır.
Gusüllü olduğu hâlde abdestsiz 3 şey haramdır:
1- Abdestsiz namaz.
2- Kâbeyi tavaf.
3- Kur’ân’ı eline almak.
Mü’minden mü’mine görünmeyen telsiz uçları vardır.
Resûlullah Efendimiz bütün kâinata acıdı.
Çünkü hepsinde bütün insanlarda onun nûrunun anteni vardır.
Birisi titremeye başlamış, ateş yakmışlar, üstünü örtmüşler, ayağına sıcak su koymuşlar, tiril tiril titriyor çok geçmeden bakmışlar ki bu mübârek zâtın yakınlarından biri suya düşmüş ciğerlerine kadar ıslanmış.
Onun acısını orda hissediyor.
Onun için bir mü’min ızdırap içinde olduğu zaman öteki mü’min acı duyacak ama bana söylemedi dersiniz.
O hâlde sen adam akıllı mü’min değilsin.
Antenlerini açarsan onun acısını yüzünden anlarsın.
Böyle insanların lisanlarında bir hâlâvet vardır.
Ahlâkında letafet, yüzlerinde beşaret vardır.
Daima gülümserler.
Edâlarında zarafet vardır.
Paldır küldür iş yapmazlar.
Nefislerinde sehavet vardır, çıkarır hırkasını verir sana. özürleri kabul edişlerinde cömertlik iyi fena herkese karşı şevkat taşkınlığı vardır.
Böyle insanları gördüğün zaman korkma, sokul yanına.
Böyle himmet sahibleri sol ellerinin kendilerini bu hâllerinden alı koyduğunu görseler sağ elleriyle sol elini keserler.
Böyle insanlar vardır...
Onun için bir hadisde:
“Ümmet ALLAH’ın bir arifinin nûrunu görseydi hepsi yanardı”.
Ârif kendi vücudunun nûrunu, kokusunu alabilseydi kendi yanardı.
Çünkü gurur gelirdi.
ALLAH’ın El MÜTEKEBBİR esmâsının muhafızı El KAHHAR esmâsıdır.
Niçin yanardı?
Böylelerin yanına geldin mi başım gömleğinin altına sok.
Ben alimim, ulemayım, ben orgeneralim deme!
Başını altına sok.
Sana kalbinin âleminden o zaman bir köşe gösterilince kafanı hemen çıkar dışarı.
Bunlarla şaka olmaz.
Cenabı Sellallahu aleyhi veselleme birgün sormuşlar :
“Ya Resûlallah kâinatı ALLAH nasıl yarattı?”
“Bir gece müsaade edin” demiş.
O gece âyeti kerime iniyor, onlara söyle diyor:
“Efela yenzurune ilel'ibilli keyfe hulikat.”
“Devenin nasıl halkolunduğuna bakmıyorlar mı?”
Bir deveyi tetkik ederseniz, içinde bütün kimyevî fizikî, biyolojik, bugün fen âleminin kabul ettiği bütün unsurlar vardır.
Hepsi devededir.
Deveyi tetkik edersek; deve kızgın çölde yürür, sıcakta yürüyebilmesi için ayağı özel yaratılmıştır.
Dikkat edin tırnağı yoktur.
Tırnak olsaydı sıcaktan ısınır, ayağını yakmasın diye tırnak sert olduğundan kuma batar. Deve yüksektir.
Sıcak kumda radyasyon hadisesi olmasın karnından ısınmasın diye. Karnında iki kesesi vardır.
Biri kırbası, biri su termosu.
Su kırbası su doldurur onun içine, ikinci torba da azık torbasıdır.
Sırtındaki hörgüç yağ deposudur.
Torbada azık biterse bu yağı eriterek vücuduna sarfeder.
O bitinceye kadar Cenabı ALLAH kudretiyle başka azık verir.
Bunda çok büyük hikmet gizli, yük yüklenip kalkmak istediği vakit bir fizikî hadisedir bu.
Boynunu ileri uzatınca deve kuyruk kemiği üzerine basar yükü hafifletir. Yâni topuzlu bir kantar gibidir.
Boynunu uzattı mı o tarafa bir yıkıntı olur.
Beli kalkmaya başlar, boynu ileri uzanınca kuyruk kemiği üzerine basan yük hafifle r o zaman arka bacağını kaldırır, ikinci bir hareketde boynunu büküverir yükün ağırlığı arkaya biner ön ayakları serbestleşir, ön ayaklarının üzerine kalkar.
Diken, gıdasını teşkil eder.
Kolay çiğnesin diye üst dudağı yarıktır.
Bunun peşindeki âyet:
“Âlâ küllü şey’in şehid” bütün eşyayı şâhid tutarım diyor.
Onun için deve, sinek, at eşek, biz, pire deyip geçmeyin hepsinin hikmeti vardır, insanların niye iki gözü yaratıldı.
Niçin iki kulağı var da üç kulağı yok.
Niye 32 diş var 35 diş yok.
Bunlar hep hikmete bağlıdır.
İnsan bunları öğrcndimi etrafındaki insana başka türlü bakmaya başlar. Bak bir deve şaşırttı bizi.
Yetmez mi bu şâhid.
Sen iki şâhidle kazanırsın mahkemeyi.
Onun için yorganın altından çık!
Yatağında oturma!
Kilitli kapılarını aç!
Her birimizin vücudu elektrik feneri gibidir.
Ucunda yanan ampulü de kalbdir.
O küçücük ampulün içinde tel var.
O da Nûr-u Resûlullah, Nûr-u Muhabbeti orada duruyor.
Pilin kuvvetli olması için, o ampulü yakabilmesi için:
O düğmeğe basmak için hususi bir parmak lâzım.
Bu parmakla basılmaz.
Öyle adamın parmağı olacak ki Sîret-i Resûlullah Efendimiz nasıl yaşamış öyle yaşayacaksın.
Yalan yok.
Hiyle yok.
Kimseyi aldatma yok...
Sünnet-i Resûl lâzım.
Namazın sünneti değil.
Daha ampulü yakmadık, ki namaz kılalım oğlum, insan olmaya savaşıyoruz.
Sünnet-i Resûl :
Ne demek; komşusuna yardım etmek, hayvanlara bakmak...
Ahlâk-ı Resûl :
Siyret-i Resûle, sünnet-i Resûle devamlı sûretde bağlı kalan, devam eden ahlâk-ı Resûl olur. Ahlâk satın alınmaz.
Doğmalıktır.
İşte böyle oldu mu parmağını basar, bu parmak islâm parmağı olur.
O zaman pile bastığın zaman islam parmağı ile ampul yanıverir
Gusül edeceksin, abdest alacaksın, beş vakit namaz kılacaksın, eğer pilde bozukluk varsa, şeriatın emirleri hased, yalan, gıybet, hırsızlık hiç biri yok. İşte o zaman sana namaz farz olur...
Şeriat;
ALLAH Resûlünün zâhiridir. Dışıdır. Görünen Şeklidir.
Bâtını içi mânevî âlem...
Erenlerin yolu, Mansur’un Yunus’un yolu.
İçinde o âlemin nûr cümbüşü.
Kopar perdeleri; kapalı elmas sarayının içi dışı şeriat.
Daha içi mi var?
Var ya...
Ziyâfet sofrası içi:
“Biz sırların sırrını topraktan yaratılan kulumuza verdik!” diyor hadisi Kudsîde Cenabı ALLAH.
Kur”anı Kerim’de 4 türlü âyet vardır:
1- Âyât-ı müteşabihat : Mânâları gizli âyetler.
2- Âyât-ı muhkemat : Mânâları açık âyetler.
3- Âyât-ı mu’tade : Aklımızın içinde olan âyetler.
4- Âyât-ı gayr-ı mu’tade : Aklın hududunun dışında olan âyetler.
Süleyman peygamber karınca ile konuşmuş.
Adamın birisi su üstünde yürümüş.
Hannane direği Resûlullah ile konuşmuş.
Deve konuşmuş.
Bunlar gayr-i mu’tade, akıl sahasının dışında...
Matlub olan vahiy,
Bir de gayr-i matlubi vardır.
Biz dağa vahyettik.
Ağaca vahyettik.
Meryem’e vahyetdik.
Arıya vahyetdik.
Peygambere vahyetdik.
Bu vahiylerin içinde matlub olanlar vardır.
Bunlar kelime hâlinde Resûlullah’a bildirilmiştir.
Cebrail söylediği zaman Resûlullah o kelimeleri:
“Tâ hâ. Mâ enzelna aleykel kur'ane li teşka” duyuyor mübârek kulağı ile, ağzı ile söylüyor. Bunlar kelime hâlinde mu’tade âyetler.
Gayr-ı mu’tade âyetler, Resûlullah’ın kulağına söyleme yok:
“La tuharrik bihi lisaneke lita'cele bihi.” dilini oynatma diyor...
Cebrail görünmeyen hortumunu söylüyor.
Resûlullah birden söylemeye başlıyor.
Kelimesiz kelimeli âyetler.
Bunları herkes anlayamaz.
Onun için insanlar yalnız ekmekle değil iyi sözler ve nasihatlarla da beslenirler.
İbâdet etmeyen insan, ruhunun yurdunu ziyâret etmemiş insandır.
Yazık ona!..
Her ruh âlemini zekâ kadrosuna sığdırmaya çalışmak en büyük beşer hamâkatidir.
Serseri deriz bilirsiniz, dünyanın her yerinde serseri vardır.
Serseriyi dünyanın hiçbir filozofu hiç bir romancısı târif edememiştir.
Ben size islâmi kudretle târif edeyim.
Serseri câhil bırakılmış dinsiz çocuğun büyümüşüdür.
Söğüt su kenarında yetişir.
İstersen Kevser ırmağı akan yere söğüt dik, meyve vermez.
Söğüdün meyvesi yoktur.
Kafese karga ile bülbülü kapat ikisi de susar.
Karga bülbülün sesinden edeben utandığı için susarmış.
Akıllı bir insan çocukla konuşurken kendi bilgi ve akıl ormanından çıkar onun anlayacağı şekilde konuşur.
Onun için insanlara aklı nisbetinde söz söylemek lâzımdır.
Herkes tahammül edemez.
Ateşden istifade için sobayı yakıyoruz ısınalım diye değil mi, kendimizi içine atmıyoruz. Salomandıra denilen bir hayvan vardır, ateş içinde yaşar, balık gibi suda yaşar.
Ateş içinde yaşayan ALLAH’ın Velîleri vardır.
Bir hadis-i peygamberide buyuruluyor ki:
“Ne kadar fena gibi görünen işler vardır ki uğurludur.
Ne kadar güzel işler vardır ki sonu uğursuzdur.
Ne kadar Kur’ân okuyan vardır ki Kur’ân ona lânet eder!”.
Aha hadis bitti azizim.
Denizden bir kova su alsak getirsek bir çukura koysak, zaman zaman bu su eksilir Buhar olur.
Rengi kokusu, tadı kaybolur.
Çünkü suyun varlığını toprak yer, rüzgâr götürür.
Eğer o durgun suya ALLAH tarafından bir su gelirse suyu tekrar denize götürür, temizler onu.
İşte bu gelen su, ya bir insanı kâmil, vücudu olabilir ya da HAKK’ın cezbelerinde bir cezbe olabilir diyor Cenabı Peygamber.
Bu kova hikâyesi hadistir.
Âyet-i Kerimede:
“Siz söyleyiniz; biz ALLAH içiniz yine ona döneriz” diyor.
Güneşin varlığı bir ışığı iledir bir de hararetiyle.
Bir vasfı ile güneş meşguldür görünür, zâhirdir.
Bir vasfı ile de gizlidir.
Hüve’l- BÂTINı ve’z- ZÂHİRi, Hüve’z- ZÂHİRi ve’l- BÂTIN.
“Bir kulumu seversem onun vücud evini boşaltırım.
Yâni kötü fiillerden temizlerim o evin efendisi ben olurum!” diyor Cenabı ALLAH.
“O benimle görür işitir, benimle söz söyler!..”
Riyâzat sabahtan akşama kadar aç durmak; geceleyin ibâdet etmektir. Evet riyâzat odur. Ama kime riyâzatdır?
Asıl büyük riyâzatı yapan içindir.
Faziletden ayrılmamak, yalan söylememek, hased gıpta etmemek sevkat hissi göstermek, yalan söylememektir.
UluT- emre hükümetin emirlerine uymaktır.
Hükümeti dinleme sonra sırlardan iste!
Temiz olan insanlara sığının, emen çocuğa pirzola verilmez.
Bir bakışla adam olmak istiyorsan adam ara.
Bul adamı, seni bir bakışla tertemiz ediverir.
Velînin nazarına uğrayan köpek bile velî olur.
Ashab-ı Kehf...
İnsan tıynetini alan köpek çoban olur.
Hepimiz Resûlullah’ın köpeğiyiz, nasıl olmayalım!
Onun için kıymeti mânevîyenizi bilin!..
Mesh : El sürme. * Silme. * Abdest alırken başı ıslâk temiz el ile sığamak. * Taramak. Sehavet : Cömertlik, el açıklığı, muhtaç olanlara çok ihsan etmek.
^öıl t^ __İJ (JlişJl Jjj ılıüj _ *°}J ^LâUI Jjj tik _ (JjVl
“Efela yenzurune ilel'ibilli keyfe hulikat. Ve ilessemai keyfe rufi'at. Ve ilelcibali keyfe nusibet. Ve ilel'ardi keyfe sutihat. : (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?” (Gâşiye 88/17-20)
Mütcşabihat : Birbirine benzeyenler. * Fık: Mânası açık olmayan âyet ve hadis. Kur'an-ı Kerim'in ve hadislerin mecazî mânalara gelen ifadeleri. "Muhkem" olmayan âyet veya hadis. * Zâhirî mânası kastedilmeyen ve teşbih ve temsil yoluyla hakikatlerin beyanında kullanılan ifade.
Muhkemat : Sağlam. Metin. Sıkı sıkıya. Kuvvetli. Tahkim edilmiş. Sağlamlaştırılmış. * Fık: Tefsir edilenlerden daha kuvvetli olan söz. İhtimalli olmayan söz.
Mutade : Âdet. Âdet edilen iş. İtiyad edilen. Alışılmış olan.
Gayr-ı mu’tade : Mu’tad olmayan.
Matlub : İstek, istenilen şey. * Alacak. Ödünç verilmiş.
» V) hijpi i
“Tâ. Hâ. Ma enzelna aleykel kur'ane li teşka İlla tezkiratel limey yahşa : (2-3) Tâ. Hâ. Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak ALLAH'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.” (Tâ Hâ 20/1-3)
aj düHü] aj V
“La tuharrik bihi lisaneke lita'cele bihi. : (Resûlüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma.” (Kıyâmet 75/16)
Hamâkat : Ahmaklık. Budalalık. Bönlük. Anlayışsızlık